Görülmüş bir şey midir, yalnızlığımın içinde kaybolurken bir düşün içinde mutlu olmam! Kazanmalarım yetmedi kazandıklarımız gülümsetmedi yetmedi bitmedi sarılan nedensizlik gitmedi asla gitmedi. Ben mi buyur etmiştim nedensizliğin acısını sancısını hatırlamıyorum ki! Gönlümün bana sunulan geniş penceresinin önünde sanki hiç oturmadım, bana beni anlatan âlemi seyretmedim! Pencerenin önünde dünden kalan ki ölü kuşu gibimi oturdum bilinmez yarınların habercisi aşkı da mı sezmedim gel bana demedim? Çağırdıklarım mıydı matem havası ben mi söktüm gönlün ömrün nakışlarını ellerimle oysa o dikilenler sabırla şimdi kılıksız kılıksız dolaşacağım neyi anlatacağım?
Yazdıklarıyla söyledikleri birbirini tutmuyorsa ne Konuşacağım? Bir tarafta değilim demenin feryadı beyaz sayfada bir karalamadan öteye gitmeyecek hayatla sevgiyle ben içli dışlı bir heceyle olmak anı doldurmanın sevdasındayken bu unutkanlık nereden çıktı bilemedim sezemedim! Mevsimlerim sadece kış mı ve ölü olan yaz ayı gelerek doğmayan yeşermeyen.
İyice dinlenmek ve kendime gelmek istiyorum. Doğrular ve yanlışlar her dönemde var olmuştur ama doğrular gelince de yanlışlar yok olmuş. Bir zamanlar uykuyu severdim ben göreceğim rüyası içindi şimdi gördüm galiba mütemadiyen yazıyorum. Oysa ün uyumadan düş görmeden önce küçük bir rüzgârın ve sessizliğin getirdiği bence bir anlamı olmayan yalnızlığı yaşıyordum. Bu yalnızlığımın karanlığı altında, anlamsız manasız gölgeler büyüyor bir o kadar da beni yarınlara taşıyacak umutlarım küçülüyordu. Çok şükür hepsi geçti yazma aşkıyla gönüllere varma aşkıyla…
Yollarım kıvrım kıvrım giderken anlamsızlığa uçurumlara güller ektim yollara yolar vadim oldu, vadi de açan zambaklarla lalelerle güller kokan bir vadim oldu, içinde beraberce insanlarca gezdiğim. Ararsın düşlerini dünyada ulaşamazsın saklanıştır ayrı bir dünya olan rüyada, görmek için girersin uykuya o an yaşadığın hayat rüya olur, gördüğün rüya gerçek hayat ikisinin arasındaki ince çizgidedir. Düşler saklanır rüyalara uyumak gerekir uyanık uykulara bir an uzaklarda karanlıkta rüyanda saklanmıştır yaklaştıkça kaçar o an uykuya dalmadığın az önce gerçek olan, şimdi rüya olan hayatın kapısı rüzgârda şangırtısı ile gürültüyle kapanır, sıçrarsın kavuşamadığın düşüne sarılır kucaklar rüyanda çıkar yaşadığın dünyanın içine çekersin, şimdi rüya gerçek dünya olarak kalmaz, düşlerini içinde çıkardığım bir rüya olarak kalır. Biraz karışık oldu anlatmakta biraz zor oldu! Hayatın anlatabildikleri vara anlayana, hayat anlatılanı anlayabilme sınavıdır, hayata gerçek dersin, uykuya dalınca yalandır, uykuya dalınca rüya görünce gerçek bu dersin uyanınca olur yalan, hayat anlatır gerçek olan ölümdür, ölümden sonraki günündür, kazandığın ne gördüğündür nasıl yaşayarak öldüğündür. Ne güzel anlatmış şair.
“İçin hüzün dağıdır insanı mahzun eder.
Bahar bahçesine dönmüşsün sevdiğim
Işık yalazına durmuş için dışın bugün
Hayranlık içindeyim, hep seni izliyorum
Senin için terk eyledim sözü bugün
Gül içinde güler sevgilinin yüzü şimdi”
Bende bir şiirle devam edeyim.
“Genellikle akşamları türkü dinleriz dostumla”
Birbirimize yardım ederiz tatlı dilli yorumla
Aramam demem ben budur doğrusu benim doğrumla
Dostumda der ben yolcuyum seninle bu üstümdeki çulumla
Anlata bildiklerim benim anladıklarım ve sizin anlayacaklarınız kadardı anlatabildim mi bilemem, cevabı sizde bunu ben söyleyemem, selamlarımla.
Mehmet Aluç