Biz bilmiyoruz. Ne kadar söylesek de, ne kadar yazsak da, defalarca okusak da bilmiyoruz. Tabii ki nedenini ben de bilmiyorum, ama insanoğlu gerçekten akıllanmıyor galiba. Adam kırk yaşına geliyor hala başkalarına köle olarak yaşıyor, sürekli bir kendini kanıtlama ihtiyacı hissediyor. YANLIŞ!
Aslında hissetmemiz gereken ne kadar değerli olduğumuz. Şu kahrolası ama bir o kadar da aşık olunası dünyaya ne kadar şey kattığını bir düşünse… İnsanların birbirlerine ihtiyacı olduğunu, kendini kimseye kanıtlamak zorunda olmadığını, varlığının her saniyesinde hayata değer kattığını bir fark etse! Onun sattığı tek bir limon ile bir ailenin ağzının tatlandığını düşünse, yine de kendine değer vermez mi? Vermiyor işte. Ha, gerçi bazılarımızda onun kendine değer vermesine izin vermiyoruz. Ona vebalıymış gibi bakarak, çalışmaktan yorulan ellerine dokunmadan işi halletme derdindeyiz. Olaya ben insanlara yararlıyım diye bakamıyor ki adam. Ben fakirim, limon satarım, köleyim diye bakıyor. İşte bu yüzden biz bilmiyoruz, kendimize anlam vermediğimiz için, değerimizi görmediğimiz için şu hayatın değerini bilmiyoruz. Aslında biz mutlu olmayı bilmiyoruz. Ne kendimize izin veriyoruz, ne de o limoncuya.