Ufacık bir alanda yapayalnız kalmışım gibi sanki ben yirmisinde hayatının dörtte üçünü bitirmiş biri olarak. Parodi bir hayat yaşadım şu zamana kadar. Çift yaratılmışız dediler. Aradım diğerimi yıllar boyu bir menekşe kokusunda. Sonradan öğrendim kokmazmış menekşeler. Dua et dediler. İstiyorsan kalpten, içten. Öyle yürekten dualar ettim geceler boyu. Dibe çöktüm. İnancımı köreltti hayat. Yıllarca riyakar insanların arasında bir bu yana bir o yana dalgalandım. Hakkımda kimsenin bir şey bildiği yok. Birlikte büyüdüğüm insanlar bile şimdi öylesine uzaklar ki. Kuzey Kutbu gibi uzak ve soğuk. Her yer buz. Şu yaşıma kadar yeri geldi sevdim, aşık oldum, nefret ettim, sevildim, nefret edildim, yeri geldi umursadım hem de çok umursadım, bir insanın umursayabileceği kadar umursadım işte. Bir çocuğun parka ilk gidişi gibi, bir yunusun suyun üstünü ilk görüşü gibi, insanın hapisten çıkışı gibi ve bir insanın ilk defa su içişi gibi, nefes alışı gibi bağlandım bu duyguya. Sonra anladım ki sadece pamuk ipliğinden yapılmış bu bağ. Ben ne kadar umursadıysam dün bugün hiç umrunda değilim umursadıkarımın. Ben ne kadar güvendiysem, bana hiç güvenilmedi. Hiç hodbinlik yapmadım nerdeye. Belki paylaşmadığım bir iki oyuncağım vardır zamanında. Ama vallahi bilmiyordum o zaman bencilliğin kötü olduğunu. Çocukken sokaktaki arkadaşlarımla pek anlaşamazdım. Sonradan taşınmıştık oraya ilk zamanlarda pek kaynaşamadık. Ancak onlar bile bencillik etmedi bana.
Yalnız geçirdiğim doğum günümlerim ve yılbaşları oldu. Gecelerin sabahını hiç tanımadığım insanlarla ettiğim günler. Bir battaniye altında deniz kenarında sabahladığım da oldu. Hiçbirinde yalnız değildim. Şimdiki kalabalıklar arasında ki kukla yalnızlığım gibi.