Yatağımın sağ tarafından çok insan gelip geçti, kimi mevsimler kimi senelerce, nitekim geçti de bi sen geçmedin be kadın.
Sol yanımdaydın, sol yanımdın alışkın değilim ben o tarafımda birinin olmasına, beni bu kadar bezirganlaştırmasına. Çok geç farkettim farklı bir yerde durduğunu, o kadar geçki artık.. Ama nerden biliyim ben hiç bilmediğim yollardı seninle yürüdüğüm üç beş vakit, bi gıdım, çok kısa ama hep o anılarda kaldığım kadar çok uzun. yine kapatıyorum gözlerimi seninle olan anılara, defalarca izlediğim repliklerini ezberlediğim bi film gibi, tabikide bir devam filmli olmucak, çünkü ben sonlandırdım, olmucağını bildiğim için dibine kadar sonlandırdım, olursa en iyi devam filmi olucağına yalnızca ben inandığım için sonlandırdım. Ben yaptım, o ağza alınmaz küfürleri ben ettim, şunun yada bunun ağzıyla duydun o bendim, kendim olarak söyleyemedim çünkü duymuyosun beni görmüyo gözlerin, maviyle yeşilin buluştuğu huzur veren yerlerdeki gibi gözlerin şimdi barut kokuyor kan kan olmuş, nefret parlıyo. Gelgelelim sırf dön diye beklediğim umutlarım bitsin diye yaptım ne yaptımsa, beynimdeki devam filmi bekleyen kemirgen seyirci kitlesi ölsün diye, bu yüzden çirkinleştim bu kadar.
Nasıl hatalar bu kadar pişman eder insanı, nasıl hatalar içki ve sigara ile beslenen bu vucudu bu kadar tok tutar yada hiç kapanmamış gözleri bu kadar dinç. Sen benim sol yanımdaki kudurmuş denizin dövdüğü kayalıkların ardında biriken su gibiydin her an uzanıp avcumun içine alabildiğim, gecelerime cemre düşüren bahar gibiydi tenin. Şimdi zifiri gece, keskin soğuk, yürüyorum öyle, yine bilmediğim yollarda. Üzerime yağan yağmur damlalarına sarılmak gibi şimdi sana sarılmak
Ve beni asıl bitiren, mahfeden, hiç olmadığım hallere sokan sen değilsin pişmanlık, yerindeki boşluğun.. Karanlıkta pırıldayan bir bıçak gibi keskin ve kulak çınlatan gıcık sessizlikte bi ev, hiç bir tarafı hiç bir şeyle dolduramadığım huysuz, anlaşılmaz bi boşluk bu, ne ben nede sen anlayabilir..