Ey şehirlerin annesi, böyle mi görecektik seni
Bağrımdaki o sessiz nedametin çığlık tizi
Gel şimdi sor hal hatır kaldı mı bende
Bomboş kalan sokaklarına dilim varmıyor yetim demeye
Sen ki bağrında gül solsa hazan olur âlemi bülbül
Ümmeti perişan olmuş Muhammed’in; o ki Adem’i gül
Şimdi ne fayda vardır seni böyle göremeye
Yıkılmış gibi dünya denilen o taş yığını üzerime
Bize haşreyle bize bak
Kendimizedir bu zulüm Ya HAK
Artık kendine akit ab-i hayat zemzemini
Şifa mıdır bilmem bu yalnızlığa örülen tesirsiz meali
Evvela İbrahim ne der görse bu yalnızlığı
Vücut bulmuş İsmail’in o kurbanlık ani
Gökten bir haber bekliyoruz acı bize
Hiçbir şey çare değil bu acı demdeme
Kendini dinler olmuş kandiller ne zamandır
Artık kuş uçmaz yere değmeyen hem ayak hem alındır
Hiçbir şehir bu kadar yalnız kalmamıştı
Hasreti bu şehrin bu kadar yakar mı
Biz insanlara ne olursun nusret
Ağlasa insanlar zairsiz bu haybet
Erbabıdır bilirim melekeler o beldenin
Oradadır ervahı Musa’nın, İsa’nın, Muhammed’in…
Heyhat bu susuşa zebanim varmiyor gün-nam’a
Artık ra’şe gelir tevali hüsranı beliyatla
Yazsın müverrihler bu kara tarihli yazıyı
Perdeli ancak nazarla görülmeyen ervahı o nümayanı
Geçmiyor eyyamı bu hali hasretli ahvalin
Ancak gözlerimdeki hasretli hunin
Tevafık-i ezel yazmışsa böyle
Haşa şikayet ne haddime