Ben bir çileğim. Bazen üzerine bastığınız, bazen arık arık aradığınız, kırk yılın başı canınız çok çekince o eski tadını bulamadığınız çilek. Gözümü kapatsam mavilik içindeki kuşları görürüm. İçimde kaç skala var renklerden… Sırf tüm çekirdeklerim dışımda diye hakkımda ne çok ön yargınız var! İçini yansıtanların hep sığ olduğunu düşünür bazıları. Doğru bu yüzden çabuk bozulurum. Ama değilim işte bir ceviz gibi katman katman. Hem de gökten toplanan. Ben garip bir çileğim ne olmuş biraz özel hissettiysem kendimi? Hemen nasıl ezeceğinizi düşünürsünüz. Ne olmuş korkuyorsam veya efevârî değilsem? Küçüksem ne olmuş? Ben çileksem ve zorsa hayatım sizden daha mı değersiz yaşamım. Akmaz gözyaşım, içimde birikiyor yaşlarımın tuzu. Tadım kaçıyor… Siz hiç somurtkan bir çilek gördünüz mü, zorla gülen? Gelmeden gitmez mutluluk, bende bir çilek olarak sürüne sürüne arıyorum onu…
Her meyvenin hayalidir, değer gördüğü bir tarlada yetişmek… Özenle, ilgiyle büyümek. Arsız arsız biten otlardan değiliz biz! Onlar da sevilmez zaten. Bizi sevenlerden uzağız galiba bu ara. Etrafta herkesin elinde tonla fatura! Ben basit bir çileksem ne işim var bunlarla? Tatlı olmanın sırrı bende, benim sırrım de sende… Ben niye vereyim sırrımı öyle herkese? Beni düşünmeden tadımı almak istiyorlar! Tamam siz çilek aromasının çileğe benzediğini düşünüyorsanız afiyet olsun. Ben sır ehlini beklerken belkide bir ayakkanının çamuru olurum günün birinde.
Ben bir çileğim. Tüm tadımı ve kokumu tutuyorum. Çekirdeklerim acıyor… Eğer günün birinde bir çileğin çekirdeğini içinde görürseniz bu kim diye düşünmeyin! BENİM. Ya başka bir dünyaya ait olmuşumdur ya da ezilmişimdir. Zaman işte böyle gösterir insanın sonunu… Bekleyerek…