Yeni bir güne olabildiğince neşeli başlamış, gözlerinin kenarındaki çizgileri ovuşturarak camı açmıştı. “Aldığım tüm yaşlar bana bir hatıra, her çizgim bana hediye!” Öylesine var olmuyorduk bu dünyada ve olabildiğince farkındaydı. Yaşamasının bir sebebi var ve buna inanarak hayatını olabildiğince yaşıyordu. Mutsuz hissettiğinde yaka paça eve gidiyordu hisleriyle, dövüşüyordu tüm duygularıyla ve tatlıya bağlanıyordu gecenin sonunda. Yatağın en sevdiği kısmına duygularını yatırıyor ve onları da huzurla uyutuyordu. Çok seviyordu yaşamayı ve çok alışmıştı beklenmedik durumlara. “Öylece susamazsın kabul etmediğin şeyler olduğunda, ses çıkarmasını da bilmelisin” Bunu düşünerek büyümüş, çizgilerine yeni bir çizgi eklendiği sabah da bu düşüncenin kıyılarında dolanıyordu. Gece 12’de kendi kendine kutlamıştı ama bugün en sevdikleriyle de kutlayacaklardı. İyi ki doğduğun her gün hissettirilmeli, sadece bir gün değil ama toplumsal bir değer sanırım doğum günlerine verdiğimiz önem. Yüzüne çarpan soğuk havayı tüm ciğerlerine doldurup kahve makinesinin sesini duyup bir hışımla mutfağa yöneldi. “Kahvem, Canım benim!” Evde kahve bittiğinde asabileşir, çakmağının gazı bittiğinde canı daha da sigara ister, vakit geçirmekten çok keyif aldığı o adam, odadan çıkıp gittiği gibi onu çok ama çok özlerdi. Yokluğunu hissettiğimiz şeyler nasıl da yönetiyor bizleri, öyle usulca. Kıymet bilme konusuna gelince de çok cimri davranıyoruz. “Ben severek aldığım o kazağa öyle anlam yüklüyorum ki sen beni hiç anlayamazsın.” demişti birisi caddede arkadaşına. O beyefendi de kıymet bilme konusunda fazla bonkördü. Ortası yok mu yahu? Bulamayacak mıyız her şeyi vaktinde yaşayanını? Yitirmeden kıymet bilenini? Yeni çizgiler belirmeden iyi ki doğmayı? Anlayamayacak mıyız neden var olduğumuzu? Hislerimizi öylece yaşayamayacak mıyız? Kalıplara sığmadan, içi içine sığmayan bir sevgi yaşayamayacak mıyız? Bir öncekine özlem duymadan yeni bir yaş daha alamayacak mıyız? Tüm bu soruları bir fincan kahveye sıkıştırmak da acımasızca gelmeye başlamıştı ve yavaşlattı düşüncelerini. Çizgilerini öptü, elinin üstünü okşadı. Teşekkür etti olanlara ve olacaklara. Gidenlere ve geleceklere. Ölenlere ve doğacaklara. Harika düzenin içindeki anlam veremediğimiz tüm düzensizliklere. Yaş aldığımız ellerimizden belli oluyor, ellerine iyi bak olur mu?