Beni bi daha ne zaman ararsın dedi, sustum, toparlandı ve gitmeye kalktı, kolundan tutup kendime doğru çektim. şaşırdık, bunu ilk defa yapıyorsun dedi, ya yaşlanıyorsun, ya da henüz uyuyoruz rüya görüyorum. bunları nereden çıkarıyorsun dedim, kahve içelim. yok yok sen kesin yaşlanıyorsun dedi, üç yıldır tanışıyoruz ilk defa bir sabah burada uyanmama izin verdin. üstelik ilk defa akşam yanımda uyudun, en azından uyudun. Sarılmak için daha çok erken dedim. işte tam olarak bundan bahsediyorum dedi, sen duygunun kendisine aşıksın, bir şeyler yazacaksın diye sana izin vermeyeceğim bir daha, bunu daha önce sekizyüzaltmışbeş kez söylemiş olsam da her seferinde yine sözümü yiyip sana geliyorum. Kahve?
Beşiktaş’a inmiştim, aslında sana gelmeyi düşünmedim, içten içe sana geleceğimi biliyordum. Geçen gece göz göze geldiğimizde gelmeliydim, fakat o zamanlar biri vardı. Türk Edebiyatına destek olman gerek, bakışlarımdan anlamışsındır, ben ayrı sen ayrı ne zaman Beşiktaş’ta olsak bi şekilde karşılaşmak zorunda kalıyoruz. Evet dedi, ne de olsa sen her Cuma en az bir defa Beşiktaş’a gelirsin. Evet dedim. sahi, dün gece neden geldin?
Yazmam gerekiyordu dedim, ama kahveyi üzerime atmak yok, sonuçta bu içtiğimiz ilk kahve. Bu konuda mutabık kaldık. Seni dinliyorum dedi;
Çok yalnızız dedim..
Üstelik haksız sayılmazdık..
Bu defa sana başka bir kadının hikayesini anlatmayacağım, ben dün geceyi, sana gelişimi, bardan çıkışımızı, eve gelişimizi, en önemlisi de yanına uzanmamı yazacağım dedim.
çok yalnızız dedi kadın,
üstelik haksız sayılmazdık..
Hadi bu defa Kadıköy’e inelim, belki Beşiktaş yaramamıştır bize. Kahve?