Bilerek batıyorsun insan. Çırpınan sen batmamak için, bedenine engel olamıyor işte pastel renkli balon dolusu düşlerin. İplerini bırakamadığın hayaller kuran sen, bu nasıl beklemektir özgür olabilmeyi derinden. Üzülür gibi yapma öyle yerli yersiz değişimlerine hayatın. Hem kalbinin kapısına vur üç kez. Sor bakalım var mıymış elinde o kadar duygusu ki dağıtmış bol keseden.
Seviyorlar, bekliyorlar, gelmiyorlar, gitmiyorlar. En çok da gitmiyorlar buralardan buralar. Kafalar atmış demiri açığa, yürekler koşsa da, ağızlara kadar onlara yollar. Peki uçamayan kuşlar? Herkes kanatlarını en güvendiğine vermiş. Herkes bile isteye tutsak en sevdiğine.
Yollar hepimiz için değil mi oysa? Yok. Hayır. Sen ağaç değilsin insan. Ağaç olmak zor bilemezsin. Koca koca adamlar sallanırken gölgende bezden salıncaklarıyla kırarlar dallarını dayanamazsın. Senin bildiklerin tüm yollar olmalı. Tüm yolları biliyorsun. Gölgede oturmak işine gelen, yaşanan hayatları okumak yanında bir kaç yudum çay! Yolculara selam vermek en büyük sosyal adımın. Ne de büyük mecburiyet hayatın.
İstemiyorsun da katlanıyorsun. Kaldırabilseydin eğer beton üstüne beton dökülmüş önyargılarını üzerinden. Çiçeksiz bahçelerde solan çocuk sesleri üzmezdi seni bu kadar. Ellerindeki boya kalemleri yeterdi, sayfanın sağ orta köşesinde bir ev, martıdan kocaman dağlar ve arasından ışınlarını oklar gibi fırlatan güneşle yan yana gülümseyen bulutlar, el ele çöp adamlar. Ahh! Keşke bir çocuk resim çizse el ele tutuşan çöp adamlardan birisi olsak, yetmez mi insan?
Bataklıklar işte, her yolun başlangıcı ve bitişi. Debelenip durdukça olmuyor bazen. Birinin gelip, kolundan çekip seni yola çıkarmasını bekliyorsun, ya başında ya sonunda her hikayenin.
Sana iyi şanslar dilerim.