Merhaba ben çöp kutusu. Hani her ihtiyacınız olduğunda ortadan kaybolan zımbırtı var ya evet işte o benim. İnadınıza yapıyorum bunu çünkü bana gereken değeri vermiyorsunuz. Bildiğiniz trip atıyorum şuan size. Çünkü siz beni beslemek yerine dünyayı kirletiyorsunuz. Denizlere saçıyorsunuz atıklarınızı. Çoluğumuzun çocuğumuzun rızkını başkalarına yediriyorsunuz. Bu bizleri çok sinirlendiriyor. Elimizde büyüdünüz şu yaptığınız hoş mu? Siz değil misiniz ilkokulda arkadaşlarınızla dersi kaynatıp konuşmak için kalem açma bahanesiyle çöp kutusu etrafında toplanan? Vefa İstanbul’da bir semt adıymış harbiden. Şu klişeyi de yaptırdınız ya bana helal olsun.
Biz çöp kutuları ya da bazılarınızın deyimiyle çöp tenekeleri olarak dernek kurduk haberiniz yok. Hey yavrum heyy.. Gizli gizli toplanıyoruz geceleri. Memleket meselelerini konuşuyoruz, tartışıyoruz kendi çapımızda. Hatta en son yaşadığımız olay bizi bu yazının yazılması gerektiği fikri üzerinde birleştirdi. En sabit fikirlimiz ÇK Fikri bile ‘’Yazalım ulan şu yazıyı. Yeter artık!’’ diye haykırarak fikrini değiştirdi. ÇK dediğimiz şey Çöp Kutusunun kısaltması bu arada. En son yaşadığımız olayı merak edenleriniz olmuştur belki. Şöyle anlatayım efendim buyrun.
Mayıs’ın ilk haftası dernekten arkadaşım ÇK Osman ile sokak arasında takılırken akşama doğru sokakta bir hareketlilik yaşandığını hissettik. Apartmanın 3.katında oturan Sabriye Teyze o gün tam 3 kez ziyaret etti çünkü bizi. Evde hummalı bir temizlik olduğu aşikardı. Osman ile birlikte durum kritiği yaptık. Durum kritiği dediğimiz de bildiğin dedikodu işte. Ne yani çöp kutusuyuz diye dedikodu yapamaz mıyız? Alala… Neyse biz noluyor acaba derken hareketlilik yerini kalabalığa bıraktı. Hayırlı bi iş olduğunu anladık tabi. Sabriye Teyzenin kızının tatlısı varmış meğersem. Yahu Sabriye Teyze! Senin elinden çok çenenin çalıştığını bilirdik de bari böylesine mühim bi günde temizliği son güne bırakmasaydın… Çok uzatmayalım zira daha söyleyecek çok sözümüz var. Mevzunun patlak verdiği kısma gelelim. 30-35 yaşlarında bir adam 4-5 yaşlarında pek bi şirin evladıyla birlikte plastik tabakta plastik çatalla baklavaları bi güzel gömdü. Afiyet bal şeker olsun boğazında kalsın diyecek halimiz yok tabi. Şimdilik. 5 metre uzağında ben ve Osman dururken tabak ve çatalları oğluna verip ‘’şu ağacın dibine at oğlum’’ dedi. Babaya bak! Boğazında kalsın ulan! Afiyet bal şeker falan da olmasın. Pis herif. Çok sinirlendik tabii. Biz neciyiz burada dedik. Sen nasıl insansın dedik. Öyle babalık mı olur sen evladına böyle mi örnek olacaksın dedik dedik ama kendimiz söyleyip kendimiz dinledik. Sonra Osman bana dönüp ‘’Abi aşağı mahalledeki kedilere söyleyelim gecenin karanlığında buradan geçerken aniden çöp kutusundan çıkıp korkutsunlar şerefsizi’’ dedi. Osman’ın gözlerindeki o nefreti görebiliyordum ancak sağduyulu olmalıydık. ‘’Osman sakin ol. Bir yolunu bulacağız’’ dedim. O gece tüm hengame bittikten sonra dernekte toplandık. Söz alıp bu mevzuyu anlattım. Dinleyenler arasında derneğin kurucularından ÇK Mehmet Amca da vardı. Emekliliğine 3 ay kalmıştı. Büyük hayallerle çıktığı bu yolda yolun sonuna gelmek üzereydi ancak dış dünyada bir değişiklik yaratamamış, insanoğlu dünyayı kirletmeye devam etmişti. Toplantıda bir yazının yazılması ve sesimizin duyurulması konusunda anlaşmaya vardık. Bu böyle devam edemezdi. İşte yazının yazılma hikayesi kısaca budur efendim.
Yukarıdaki paragrafta anlattığımız olay çöp kutusunu taşıran son çöp olmuştu.
Bizler temiz bir dünya için varız. Ancak görüyoruz ki bir nevi meslektaşımız olan ağaçlar bizi mesleğimizden edecek.. Ağaç dipleri sigara izmaritleriyle dolu. Sanırsınız ağaç efendi fotosentezi sigara olmadan yapamıyor. Siz çöp kutusu olarak sokağı, ağaçları, denizleri, gölleri kullanmaya devam ettikçe biz de ihtiyacınız olduğunda ortadan kaybolmaya devam edeceğiz. Bazen insanların sözlerine kulak misafiri oluyoruz. Kulak misafiri dediysek bildiğin dinliyoruz sizi. Ehehehe. Biri diyor ki ‘’Abi ne zaman çöp kutusu arasam bulamıyorum. Elimde çöp olmayınca da her sokak başında karşıma çıkıyorlar yeaa’’ Tabi lan. Ne sandın. Hahh. Şuna bak. Yediğin çikolatanın çöpünü sokağa atarken, bankamatikten aldığın makbuzu buruşturup ağacın dibine şutlarken iyiydi tabi.
Bize gereken kıymeti vermiyorsunuz ancak şöyle de bi konu var ki bize bakarak bulunduğunuz muhitin (muhittin değil) sosyoekonomik yapısını analiz edebilirsiniz. Bir çöp kutusunda çocuk bezi ve temel gıda maddesi atığı çoksa orası düşük gelirli bir bölgedir. ÇK Mahmut kardeşim böyle bir bölgede görev yapıyor mesela. O bölgede yaşayan kedilerin açlıktan bitap düştüğünü söyledi geçen akşam dernekte. Hatta bazı kediler ot yemeye alışmış. Fakir bölgenin hayvanları da fakir oluyor arkadaş! ÇK Ali kardeşimiz de orta ve yüksek gelirli ailelerin yaşadığı bölgelerde görev yapıyor. Çöp toplayan insanların bazen altın bile bulduğunu söylüyor. Bize altınları layık gören insanlara da teşekkürü bir borç biliriz tabii.Çöp kutularından hayatını kazanan insanlar bu altınları bulduğunda sevinçten timsah yürüyüşü yapıyormuş. Vay be! Birinin kıymet vermeyip çöpe attığı şey diğerinin hayatını devam ettirebilmesi için ihtiyaç duyduğu bir şey olabiliyor. Zengin insanların bulunduğu mahallelerde çöp toplayıcı abiler arasında kavga çıkıyormuş. Burası benim mıntıkam tarzında. ÇK Ali’nin yanında çalışan ÇK Ayşe kardeşimize tekme atmışlar. Kavga sırasında ara dayağı yemiş kadıncağız. Ulan kadınlara uyguladığınız şiddet yetmedi mi? Kadın çöp kutularını bile dövüyorsunuz ayıp. Bu arada kullanmadığınız elbiseleri, ayakkabıları, yemediğiniz yemekleri ve ekmekleri bize attığınızı görüyorum ayıp ediyorsunuz. Biz bunlarla beslenmiyoruz dostlar. Ekmekle değil ekmek poşetiyle ilgileniyoruz. Bu eşyaları ve gıda maddelerini bizim yan tarafımıza bırakırsanız sevinirim. O maddelerin ihtiyaç sahibi olanlar için bir umut ışığı olduğunu bilmelisiniz. Siz değil misiniz bizim ön tarafımıza ‘’Ekmek nimettir yeri çöp değildir’’ diye yazan. Eee o zaman?
Geri dönüşüm muhabbetinin de önemli bir parçasıyız biz. Yükümüzü hafifleten kağıt toplayıcı abilerimize selam olsun buradan. Gece gündüz dolaşarak el arabalarını doldurmaya çalışıyorlar. Topladıkları kağıtlarla hem geri dönüşüme katkıda bulunuyor hem binlerce ağacın kesilmesine engel oluyor hem de kendi geçimlerini sağlıyorlar. Aranızda bu insanların yanından geçerken onlara küçümser gözle bakanlar var. Vallaha kedileri üzerinize salarım bak! Az insan olun. Bir de sizin ‘’çöpçü’’ olarak nitelendirdiğiniz emekçi abilerimiz ablalarımız var. Saat satan ya da saat üreten insana saatçi diyorsunuz anlarım. Güvenlik üreten yani bir bölgenin güvenliğini sağlayan insana güvenlikçi veya bekçi diyorsunuz onu da anlarım ama sizin ürettiğiniz çöpü toplayan adama neden çöpçü diyorsunuz bunu anlamıyorum. Asıl çöpçü sizsiniz. Çünkü çöpü siz üretiyorsunuz. Bu güzel insanlara ‘’temizlik görevlisi’’ diyebilirsiniz mesela illa bir şey diyecekseniz. Burun kıvırarak çöpçü diyenleriniz var bak valla salıcam bu kez kedileri.. Sabahın ilk ışıklarında sokağa çıktığınızda karşınızdalar, gecenin ilerleyen saatlerinde de yine onlar var sokakta.. Neyse.
Bizim sağımıza solumuza önümüze arkamıza uyarı yazıları yazılıyor ama pek umursayanınız yok maşallah. Üzerimizde ‘’ateş atmayın’’ uyarısı yazdığı halde sönmemiş mangal közü atanlarınız var. Yapmayın. Tamam kışın güzel oluyor ısınıyoruz da siz yine de atmayın. İçimizde kedi olabilir, kağıt toplayan abilerin kağıtları yanabilir. Ha bi de son yıllarda çöpleri cinsine göre ayırt eden kutular geliştirildi. O çöp kutuları bizim derneğe gelmiyorlar. Neymiş efendim onlar farklıymış. Pehh. Üzerlerine ‘kağıt’ ‘plastik’ ve ‘metal’ diye boşuna yazmıyorlar. Metal yazan kısmına çocuk bezi atıyorsunuz, kağıt yazan kısma plastik atıyorsunuz lütfen biraz dikkat edelim. Piller için de atık kutuları var ama ona da market fişi atıyorsunuz. Tamam çöpü çöp kutusuna atma bilinciniz biraz gelişmiş ama dünya da gelişiyor. Biz çöp kutuları bile ayrıştık artık. Doğru çöpü doğru kutuya atın. İstirham ediyorum efendim. Yazının başından beri yalvarıyorum ulan. Temiz bir dünya, temiz ve düzenli bir çevrede yaşasanız fena olmaz mı? Bir poşetin doğada ne kadar süre sonra yok olduğu muhabbetlerine girmeyeceğim. Attığınız poşet sizden daha uzun süre kalıyor doğada. Bence buna izin vermemelisiniz.
Cinayet işliyorsunuz efendiler. Doğa cinayetinden ya da doğayı katletmekten bahsetmiyorum. Bildiğin adam öldürüyorsunuz. İnsanları kesip, parçalara ayırıp çöpe atıyorsunuz. Çöp kutusu görevini üstlendiğimiz yetmezmiş gibi bize mezarlık muamelesi yapıyorsunuz. Öldürmeyin. Hadi bırakın elinizdeki silahları, bıçakları, bombaları, molotofları. Hepsini çöpe atın. Ama dikkat edin patlamasın ha. Ben korkarım.
Çok konuştum ama bana da hak verin yıllardır susuyoruz. Dernekte oturup çay içerken vatanı tüm pisliklerden kurtarıyoruz. Bir çöp arabası dolusu fikir üretip sabahlara kadar konuşuyoruz sonra işimizi yapmaya devam ediyoruz. Hiçbir şey konuşmamışız gibi.. Bu size tanıdık gelmiş olabilir.
”250.000’in üzerinde evin elektrik ve ısınma ihtiyacını çöplerin yakıt olarak kullanılmasından sağlayan İsveç hükümeti, ülkede üretilen çöpten daha büyük kapasiteli çöp dönüştürme tesisine sahip. Bu durum da İsveç’i komşusu Norveç’ten çöp ithal etmek durumunda bıraktı. İsveç bundan böyle Norveç’ten yılda (başlangıç olarak) 80.000 ton çöp satın alacak.’’ Bir haber metninden alıntıdır. Çöpü bitmiş adamların. İsveç yaşam standartlarının yüksek olduğu bir ülke ve atıkların nasıl kullanıldığını görüyorsunuz. İsveç’e vize verirler mi acaba. Gidip orda çalışsak? ÇK Mehmet Amca’ya sorayım dur.
Refah seviyesi yüksek bir yaşama sahip olmak için nasıl beyninizi kullanıyorsanız temiz bir dünyada yaşamak için de bizi kullanın. Çöpünüzü bize atın. Attığınız çöpler yukarıda bahsettiğimiz gibi geri dönüşümle birlikte size yeni yeni kağıtlar, poşetler, ambalajlar olarak dönecek. Geri dönüşüm tesislerimiz İsveç’tekiler kadar gelişmiş olmasa da bence güzel bir veriş alış. Bunu bir düşünün.
Daha da yalvarmıyorum.