Geçmiş olan 12 yılın ardından ve ilk defa kendi isteğimle kaynar suyun altına bırakmıştım kendimi. Fiziksel acı umrumda değildi. Hoş ya zaten hissedemiyordum. “Ne kadar yanabilirsin ki?” diyordum. Daha ne kadar acıyabilir? O an için zaman durmuştu. Akan saatler umrumda bile değildi. Sadece söylenmiş olan cümleler yankılanıyordu hafızamda. Bilinçaltımı kontrol edemiyordum. Ne yapmalıydım, doğru olan neydi bilmiyordum. İrademe sahip çıkamayacak olmamın verdiği korku beni çıldırtıyordu.
Güçsüzdüm, kabullenmiştim. Fakat beklentim olmasa da, bir kez olsun sevgiyi tadabilmek hakkımdı. En azından böyle düşünüyordum. Arka fonda çalan müziği ritmi o kadar hızlıydı ki benim daha da gerilmeme neden oldu.
Sessizliği istedim. Katlanamadığım tek şey olmasına rağmen ilk defa mutlak sessizliği diledim. Düşüncelerimi susturabilmeyi, insanlığın sesini kısabilmeyi, müziği yok etmeyi..
Her şey sussun istedim. Sakinleşemiyordum.. Duştan çıktım. Vücudum kıpkırmızıydı, önemsemedim. Sadece gitmeyi istedim. Gecenin o zifiri karanlığında bir başıma yürümeyi.. Evden çıktım
.. havada keskin bir soğuk vardı. Derin bir nefes aldım. Birkaç damla yaş süzüldü gözlerimden. Saatler hatta günler boyu yürüyebilecek durumda hissediyordum kendimi. Kimseye bir açıklamada bulunmadan, tek kelime etmeden.. İki bira aldım kendime. Bankın birine geçtim. Karanlıktı. Zifiri karanlık. Nefret ettiğim her ne varsa bugün tam içlerindeydim. Çaresiz bir gülümseme hali aldı.
…