İlk evvela 21.yüzyılda olduğumuzu ve eskiye göre her şeyin ziyadesiyle değiştiğini hatırlatalım, konuya öyle başlayalım. Zira ; ‘’Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.’’ diyor, Herakleitos ve biz de kafa sallayıp, onay veriyoruz. Böylece toplumumuzun en büyük hastalığına derman bulacak ilmin tıp değil sosyoloji olduğu başlığını ortaya koyup altını dolduralım. Biyolojik hastalıklar artık deva bulunabilir ya da yavaşlatılabilir hale geldi, peki ya sosyal hastalıklar?.. Sosyal hastalıklar biyolojik hastalıklardan farklı olarak genellikle öldürmez ancak süründürür, ölmekten de beter eder. Bazen kişi, hasta olduğunu dahi anlayamaz. Dolayısıyla sosyal hastalıklar fazlasıyla tehlike arz eder. Bu hastalıkların toplumda en çok rastlananı ve etkileri en tehlikeli olanı Mantık Süzgeci Eksikliğidir. Peki, nedir bu mantık süzgeci eksikliği? Hastaların hayatlarından alıntı iki örnekle açıklayalım.
İlk örneğimizde yaşantımızın her anında karşılaşabileceğimiz bir hasta örneği inceleyeceğiz.
Hasta, toplu taşıma aracında seyahat etmekte olan bir kadının yanına oturur, önce gözle ardından fiziki tacize yeltenir. Şöyle bir diyalog geçer orada:
+Beyefendi ne yapıyorsunuz? Rahatsız ediyorsunuz beni.
– Bağğyan ne oldu yaa. Görmoyon mu otobus kalabalık.
Hasta o an yanında seyahat etmekte olan kadını taciz ettiğini, onun insani haklarına saldırıda bulunup, psikolojik açıdan yıprattığını düşünmez, hastalığının bu evresinde algı yönetiminin neredeyse tamamını yitirmiştir. Çünkü mantık süzgeci kullanılmaya kullanılmaya körelmiştir. Bu davranışın bilinçaltındaki neden ise; Kendisinin bir erkek olduğu için her şeyi yapmakta hür olduğu ve birinci sınıf insan olduğu yanlışının küçüklükten beri aşılanmasıdır.
İkinci örneğimizde ise olaydaki karakterlerin ikisi de hastadır. İki kişi de hasta olursa birbirleriyle çok iyi anlaşırlar, hastalığın etkisinden kaynaklı bir ilkel çağlara dönüş yapıp, kılıç ve kalkan ile dünyayı fethetme gibi emperyalist duygulara bürünüp kendilerinden geçerler.
Olay semt kahvesinde yaşanmaktadır.1400 lira maaş alan iki arkadaş birisi ailesi ile yaşamakta biriside kirasını ödeyemediği için ev sahibinden kaçmaktadır. Bu yüzden akşamları kahvede otururlar.
+ 2023 yılında Lozan Barış Antlaşması bittiğinde hepimiz zengin olacağız
– Hem baksana dünya bizden korkuyor, kendi uçağımız, tankımız var.
Her iki hasta da ülke ekonomisinin çok iyi olduğunu akşam haberlerinden duyarlar ancak ellerindeki paranın piyasadaki alım gücüne bakmazlar. Enflasyon oranına, vergi zamlarına bakmazlar ve bu verileri temel alarak konuşan insanları da ayıplayıp, vatan hainliği ile suçlarlar.
Sonuç; Her iki örnekte de olduğu gibi mantık süzgeci eksikliği insanın kendi hür iradesi dışında büyük güç olarak aldığı ne varsa onun dediklerini kabul etmeye ve yaptıklarını taklit etmeye zorlar. Bu zorlama o kadar tatlı ve hoş bir zorlamadır ki kendileri bunun farkına varsalar dahi zevk alırlar, bırakmak istemezler. Hastaların uyanışı ancak evlerine, ibadethanelerine bombalar yağdığında kutsal görüp inandıkları dini yaşamalarına müsaade edilmediklerinde, çocukları kollarında açlıktan öldüğünde, cinsiyet, yaş fark etmeksizin tecavüze uğradıklarında, en kötüsü de mülteci olarak ayak bastıkları ilk anda çelme yediklerinde uyanırlar ve sadece keşke derler keşke, keşke…
HASAN ERTAŞ
Sade Vatandaş