DUA NEDİR, NASIL EDİLMELİDİR?
Dua, her şeyden evvel bir yaşam tarzıdır
Hayat tüm sıkıntı ve ızdıraplarından kurtulmak, kendisini bu yorgun ruh halinden alıkoymanın en büyük rolü, en büyük fiil duadır. Binlerce para ödeyip yalnızca insanın ruhunun tutumunu tıpkı bir sigortanın ayması gibi inceleyen psikologların elde edilen ruhsal kurtuluş(!) bir mum ışığında, gözlerden yaş akarcasına tüm uzuvlarının hakimiyetini, yalnızca zihninden geçiren düşüncelerinin elde ettirdiği kutsallığı veremez.
Duanın bir yaşam tarzı haline getirilmesi, klasik bir duruş oluşundan çıkmasıyla oluşur. Namazlardan sonra(insanımız kapitalizme bağlı yaşamında fırsat bulursa namazlardan dua etme şansına sahiptir!) edilen Arapça ve imamın eşliğinde ettirdiği cemaatin herhangi bir anlamını bilmeden edilen bu duaya “amin” diye inlemesi değildir. Klasik bir inanmış için dua en çok, can gönülden edildiği zaman –ki bu İslam ve ehli kitap için aynıdır- bir yakının veya tanıdığı birisinin bir sebepten dolayı yoğun bakım veyahut ameliyat odalarındayken edildiği duadır. O anda kişi aklını başka hiçbir şeye kaptırmadan tüm benliğini yalnızca Allah’a adayarak, duasını yürek yakan ve Rabbinden sürekli istemektedir.
Kendisi bir fizyolog olan –Hristiyan- Dr. Alexis Carrel “Dua” kitabında yaptığı operasyonlardan sonra duanın bambaşka sonuçlar doğurduğunu söylemiştir. Aynı şekilde tarihte inanılmaz badirelerin dua ile atlatıldığı örnekleri vardır. Bir örnek; Tebük savaşı sırasında, tüm sahabe ve peygamber yakıcı çölde susuzluk içinde kıvranırken Hz. Muhammed gökyüzünde tek bir bulutun olmadığını bildiği halde ellerini tüm samimiyet, himmet ve özverisiyle arşa yükseltip içtenlikle dua etmiştir. Bu duanın ardında gökyüzünde bir karabulut belirmiş ve kurak çöle yağmur yağmıştır. Bu tarihi olay duanın içtenlikle edildiğinde, tarihte nelerin değişebileceğinin göstergesidir.
Dua, aynı zamanda kişiye öğretmenlik yapar. Kuran’da ki her ayet için apayrı dualar edilebilir. Edilen dualarda felsefi ekoller, akımsal terimler kullanılabilir. Hatta yeryüzünde asırlar boyunca mücadele için yakılmaya çalışılan özgürlük meşaleleri dua eden bir inanmış için sıradandır. Tıpkı Musa’nın ehlinden olan bir çobanın, Muhammed’in ümmetinden olan bir bedevinin hiçbir sultandan, iktidardan isteyemediğini, çekindiğini ellerini açarak korkusuzca Rabbinden istemesi gibi. Aynı şekilde yakın çağdaki bir aristokratın veyahut entelektüel bir kişinin duasında herhangi bir tehdidi bile duyumsaması şeklinde. İnsanları sistemin tüm sınıfsal farklılıklarına karşı bir çatıda aynı hedefe, aynı vaziyette, aynı filleri gerçekleştirerek yaptıkları mücadeleyi gösteren bir hakikattir Dua.
Kuran’daki her ayet için ayrı bir dua vardır dedik örnek olarak;
“Biz istiyoruz ki yeryüzünde ezilenleri size önderler yapalım”(Kasas Suresi-5) Bu ayet için şöyle bir dua yapılabilir:
“Rahman olan Allah’ım bizi sermaye sahiplerinin ve makam, mekvilerine hiçbir mazlumun kanını görmeden bağlanan zalim insanların şerrinden koru ve edindikleri mevkileri ayetinde biz kullarına buyurduğun gibi onlardan daha çok tevhidsel duruş olan, takvası daha güçlü olan mustazaf kullarını yeryüzüne rehber kıl!”
Bir başka dua şekli:
“Mal ve mülk biriktirip de Allah yolunda harcamayanları elem verici bir azap ile müjdele” (Tevbe Suresi 34)
Bu ayet içinde şöyle bir dua yapılabilir:
“Kadir olan Allah’ım! Mal ve mülk sevgisinin imanımızı etkileyip takvamızı yerle bir etmesinden bizi koru! Allah’ım kursağımızdaki her lokmada kudretin ve ismin vardır. Bizi isminin anılmadığı her türlü mülkten ve sermayeden uzak tut!”
Allah’ın rahman, bağışlayıcılığı, merhametli oluş sıfatları Kuran’da çokça vurgulanmıştır. İnanmış bir kimse için hayatının tek yönü, ulaşacağı tek adres Rahman olan Rabbinin yanıdır. Öyleyse adresi her daim ‘O’na giden tüm yollarda onun ismi unutulmamalı ve ona yalvarmanın bir yaşam tarzı haline gelmesi gerekmektedir.
Bir dua;
Merhamet sahibi ve Esirgeyici olan Allah’ım!
Tüm inanmış kullarını Kapitalizmin beyinlerimizi ve kol gücümüzü donuk kalıplara sokmak isteğinden koru. Mal ve mülk yolunda takvamızın sönmesinden uzak eyle. Kalemimizi, kitabımızı, benliğimizi mutlak imanımızdan ayırma. Çağımız firavunlarını inanmış kimselerin önlerinde oynadıkları oyunları meydana çıkar ve bankada, yastık altlarında sımsıkı duran Latları, Menatları yerle bir edecek gücü mızraklarımıza, baltalarımıza ve silahlarımıza bağışla. Mazlumlarımıza feryadı, isyanı ve devrimi hatırlat. Burjuvazinin kurtuluş hareketlerini ve hayattan yararlanma imkanlarını tüm inanmışlarımıza özenti olmasını engelle. Özgürlüğü, hürriyeti ve hakikat kıvılcımlarını insanı donuk bir oduna çeviren materyalistlerin elinden al. Bize örneklik eden öğretmenlerimizi takva yolunda, iman yolunda ve devrimci duruşu bahşeden hakikat ve kitaplardan ayırma. Duamıza bilinç, hareket ve doluluk ver. Halkımıza fesattan dolu, refaha dayalı, sermaye peşinde kapitalizmin ve emperyalizmin beklentilerinden uzak; Her daim mazlumun, mustazafın ve ezilenin yanında yer aldığı bir hayat ver. Rızkımızı aramayı haram kıldığın yollardan değil Nebi (a.s) buyurduğu gibi “Benim rızkım mızraklarımın ucundadır” eyleminden uzak kılma.
Tüm inanmışlarımızı “Onlar, Allah’a verdikleri sözü yerine getirirler, antlaşmayı bozmazlar” (Rad Suresi -20) ve “Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabredeler namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli açık infak ederler, kötülüğü iyilikle savuştururlar. İşte ahiret yurdu bunlarındır” (Rad Suresi 23) Ayetinde bahşettiğin hedeflerden ilmimizi, benliğimizi, imanımızı, zihnimizi, kalemimizi, defterimizi ve tüm hikayemizi uzak kılma!
Abdullah DENİZHAN
*Bakınız: Hz. Ali cihad meydanlarında ettiği dua.
*Bakınız: -Şia- İmam Seccad duası.