Rivayet odur ya…
Düz bir yaşamın içerisine yerleşmiş tonlarca beyin vardır.Renk cümbüşünden,gece eğlenmelerinden,pahalı kıyafet ve saçma sözlü popüler şarkılardan arınmış;evde pinekleyen,çizgi film izleyip çay bisküviyle yaşayan.Geçimini ailesinin eline bırakmış,parasızlıktan sarma tütün içen tonlarca beyin…
Ben de o beyinlerden biriyim işte.Bir kadına tutulup şiirler yazan,ellerine teslim eden;bunun karşılığı acı alan bir beyin…
”Ah şu kadınlar!” diyeceğim her erkek gibi ben de.Kendi canları,aşkları,acıları pek bir mühim gözlerinde.Başkalarının acıları onların mutlulukları olabilir.Ya da bir erkeğin acısı onlar için ”hiçbir şey” olabilir.
Evvela bir sorum var.Benim gibi düz bir adam nasıl olur da bu kadar duygu yüklü olabilir ki?Bu kadar sancıyı çeken bir kalp böyle bir beyine ait olabilir mi?
Çok sordum bu ikinci soruyu kendime.Cevabı buldum.Çok açık :”Hiç bir kadına uğruma şiir yazdıracak kadar kötü davranmadım ve hiçbir kadın uğruna şiir yazdırmayacak kadar iyi davranmadı.”
Düz adamlık bunu gerektirir azizim.Ne kadar düz beyinliysen kalbin o kadar çıkıntılı.Ben Konya Ovası beyinli Toros kalpli birisiyim.Ben ve tonlarca beyin…
Yaşasın Adamların Düzlüğü!