Oturuyoruz. Ellerinde geçmişinden kalma bir peçete. Camın arkasında soğuk esen rüzgarı izliyor. Ben dinliyorum, o konuşmuyor. Gözlerinden saçlarına bir damla düşüyor, o insanlar gibi. Halbuki yeni yıkanmıştı, taramadan saçlarını. Kırılıyor uçlarından, haketmedim diyor. Evet haketmiyor ama ağlıyor. Hiç bakmıyor bana zaman zaman nefesime kulak veriyor. Şarkılarının nakaratında bir yalnızlık yaşıyor. Anlat diyor bana. Karanlık bir ses tonuyla. Sahi yaşıyor muyuz? Yaşamak denen olgunu neresindeyiz tam olarak? Üşümemek için bere giymişti, içinde kalan cümleleri gibi uzun saçlarına. Ama üzülmemek için kıyafeti yoktu. Biraz sonra mutlu olacaktı ama çoktan unutmustu, nasıl yapacaktı onu. Peçeteyi bırakıyor, bir sigara yakıyor. Bir yıl önce… Bir yıl önce kim vardı, kimi seviyordum, kimi özlüyordum? Diyor. Sonra bir nefes alıyor ve susuyor. Çünkü bu yıl kimse yok. Bu yıl kendi içime doğuyorum diyor, titreyen parmak uçlarıyla. Mutlu oluyor ama tutacak dileği bulamıyor. Çünkü dilek tutmaktan korkuyor artık kadın…
1 comment
okurken her kelimesini hissettim gerçekten hissederek yazdığını anlayabiliyorum başarılı olduğuna inanıyorum .