Milatlar değerlidir insanlar için ve her ne olursa olsun bir olayın nasıl başladığı , niye başladığı hep merak edilir. Dünya da nasıl yaşamalıyız diye konuşulmaz iken Dünya’nın nasıl başladığı konuşulur. Evrenin mükemmeliyeti maalesef evrenin nasıl başladığı kadar konuşulmuyor. İnsanlar ‘nasıl konuştum, nasıl yürüdüm, ilk ne yazdım’ sorularından çok doğumunu soruyor ve bu günler değil hep doğum günü kutlanıyor.
Ben ise bugün şiirimin milatından yani ilk nasıl şiir yazabildiğimi farkettiğimden bahsedeceğim. Hani küçük olsun büyük olsun her yazara, şaire sorulur ya ‘yeteneğinizi ilk ne zaman farkettiniz ?’ diye. Ben bunu kendime sordum.
Lise dönemim. İnsanın kişiliğinin yanında yeteneklerinin de geliştiği, oturduğu dönem. En çok sevdiğim ama bir sürü lüzumsuzluk yüzünden tam zevk alamadığım edebiyat dersindeyim. Edebiyat öğretmenimin şu sözü sınıfta yankılandı ‘herkes kalem kağıt çıkarsın ve bir dörtlük yazsın…’
Ben o güne kadar birçok şiir yazmıştım ama belli birkaç kişiden fazlası bunları okumamıştı. Kimi ciddiyetle kimi ise alaylı bir şekilde yazmaya başladı. Bende kalemi kağıdı aldım ve içimden geçenleri yazmaya başladım. Öğretmenin verdiği süre dolunca herkes kağıdını altına ismini yazarak öğretmen masasına bıraktı. Öğretmen kağıtları tek tek okumaya başlayınca gülmeler, kahkahalar, alay etmeler ve espriler de başladı. Her okunan kağıtta gülme sesleri biraz daha artıyordu.
Sıra benim kağıda geldi. Öğretmen satırları okurken arkadaşlarımın yüzünde ki birazdan kahkahayı basacak ifadesi gitti ve ciddi şekilde dinlemeye başladılar. Beğendikleri ve birazda hayret ettikleri belliydi. Dörtlük bitince az önce ki şamatadan eser yoktu. Kısa bir sürelik duraksamadan sonra öğretmen’ Ne güzel di mi ?’ dedi. Arkadaşlarım kafalarıyla ve hareketleriyle onayladılar. Ama dörtlüğün altında isim yoktu. Bütün bu şamatayı bitiren dörtlüğün sahibi kimdi. Benim şiir yazdığımı bilen birkaç arkadaşım dışında kimse anlamamıştı dörtlüğün sahibini. Ve ben o anlarda kendimle konuşuyordum;
‘Eğer ben bugün kahkahayı durdurduysam, yarın kahkaha attırabilirim. Ağlamayı durdurabilir bazende ağlatabilirim. İnsanlara edebi duyguları yaşatabilirim. Evet ben bu işi yapabiliyorum. Evet ben şiir yazabiliyorum…’