Eylül biterken sana sakladım gülüşlerimi, hüznün en hasını. Yağmurlarca biriktirdim göz yaşlarımın fazlasını. Ben de bilirdim denizler gibi kudurmasını. Ancak, rüzgârlardan geriye çok azı kalmadı mı? Zaten hiç sevmiyorum şu mevsimin problem çıkarmasını. “Yaprak kurusu gözlerini” kızartmasını, yağmurlarını yağdırmasını, seni ağlatmasını…
Sen, Eylül. Yazdığım bir şiirde “adı aylardan”… Birinde “mevsim hazan, yıllar di-li geçmiş zaman”. Sen yine her zaman yaptığın gibi, gelip sonra yine çekip giden, uzunca kalmadan…
Yine de sen gel arayı çok uzatmadan. Benim de büyümem gerek, yaşlanmam gerek, yaşamam gerek… Yapamam sen olmadan!
Ben hep yazılarımın en güzellerini sana yazdım. Eksik kalırlardı sen okumadan. Ve sen yine gidiyorsun bana hiç sormadan. Seni benden böyle ayırıyor zaman…