“Eylül onun tek sığınağıydı şiirlerinde.” cümlesine, bir Türkçe sorusunun B şıkkında rastladım. Soruyu hazırlayan edebiyattan anlıyor besbelli.
Eylül ki, üzerine milyonlarca satır yazılabilen. O ki, hüznün ilk durağı. Sıcacık bir yazın ertesinde, kendini yağmura veren tabiatın yorgun düştüğü ay… Aslında ay değil, koca bir mevsim eylül, neredeyse yılın yarısı kadar. Ilık yağmurların kendini sevdirdiği, güzel eylül…
Bunların açık bir eylül akşamı zihnimde belirdiğini sanmayın sakın. Her şey, ona en hasret kalınan vakitlerde sevilir; en çok o vakitte güzel görünür kalbe. Hem ‘Beşinci Mektup’ta dememiş mi şair; “Seni bunca özlemesem, bunca sevemezdim ki!”
Bu cümleleri; kar yağmadan geçen, ayazını ciğerimin her köşesine çektiğim bir ocağın son gecesinde, çetin geçeceğini söyledikleri bir şubatın hemen evvelinde yazdım. Yani, demem o ki; biz, kışın soğuğunda eylüle hasret kalanlardan olduk.
Ilık bir süt sıcaklığında, sevgi dolu eylüllerin duâsıyla…
Selâmetle…