Bu yüzdendir, kurtuluşu yazmakta bulmak. Harfler,heceler ve kelimelerin gücüne sığınmak… Konuşamaz çünkü bazen insan. İnsan gecenin en derin yerinde kendi dertlerinin, acılarının, kederlerinin damla damla biriktiği o karanlık denizinde boğulur. Boğulur da her sabah hiçbir şey olmamış gibi kalkar ve yaşar ta ki yine o karanlık denize düşene kadar. Kısaca hayat.
Güzel olmaz mıydı, her şey göründüğü gibi olsaydı. İyilik olduğu gibi iyilik, kötülük olduğu gibi kötülük… Sevgi olduğu gibi sevgi, nefret olduğu gibi nefret… Biliyorum, daha kolay olurdu işimiz. Ama olmadı. Olsaydı, tadı olur muydu hayatın? Bu dünya sınav olur muydu? Acılarımız bizi büyütebilir miydi? Bir laf vardı. Dert de insandan, deva da insandan… Dert olan insanların da deva olması kadar da çelişkiliydi hayat.
Sanırım bu hayatın, dünyanın, düzenin en çok sevdiğim yanı şu içinde boğulduğum geceleri… Boğulmasaydım büyüyebilir miydim, bilmiyorum. İşte şu karanlık denizi gecenin, hem dert, hem deva… İşte bu yüzden, gecenin en derin yerinde yazar insan.