Altı yaşındayken gitti babam. İlk gidişi yani. Elinde bir çanta vardı, siyah. Hanı babaların çantaları vardır ya işe giderken ellerine aldıkları, hanı önemli evraklar vardır içinde o çantanın. O günde vardı. Gidiş bileti pasaport vize her şey tamam. Yola çıkmak için her şey tamam. Gitmek için her şey tamam. Geride kalanlar peki? Ben peki? Altı yaşındaydım. Ve hayatta tek mutlu olduğum şey babamın işten gelince bizim için getirdiği ‘sakızlar’ dı. Evet,öyle oyuncak elbise gelinlik barbie bebek falan değil, şekerli sakızdı beni mutlu eden. Çünkü babam alıyordu. Çünkü benim içindi. Çünkü bir sakız dünyalara bedel olabilirdi. Ufak bir mahalleydi bizimkisi. Bir suru çocuk vardı arkadaşım. Komşularımızın oğulları kızları. Babam onlara da sakız getirirdi. Sanki babamın ferrarisi vardı da ona biniyorduk bir tur. Öyle seviniyordum, öyle göğsüm kabarıyordu. Babamdı, bizimdi, içindi,sakız getiriyordu. Bundan daha güzel ne vardı? Sonra gitti. İş için. Hiç bilmediğim bir yere. Yurt dışı dediler. Yurdun niye dışına çıkılırdı ki? Bilmezdim. Zorunluluklar varmış, mecburiyet insana her şeyi yaptırırmış. Öyle dediler, inandım. Başka carem yoktu ki,altı yaşındaydım. Bir şey bilmiyordum. O gün babam gitti. Ben gelecek herhalde dedim. Yanı bir iki güne. Haftabaşı iş vardı, gelmesi gerekti. Gelmedi. Tam 5 yıl. Telefon açardı hep. Ne istiyorsunuz diye sorardı. Kardeşim gelinlik derdi. Bir de barbie bir de boya kalemi ha oyuncaksız olmazdı. Ben susardım. Seni diyemezdim. Seni istiyorum baba,gel istiyorum. O beş yıl, bana elli beş yıl gibi geldi. Bir insan bir insanı nasıl,neresinden özlerse işte öyle özledim. Üstte sonsuz gökyüzü ve altta yersiz yeryüzü şahit olsun ki ben babamı çok özledim. Bir gün bir adam geldi,elinde iki bisikletle. Biri kırmızı biri yeşil. Yeşil olan benimdi. Getiren kişi babamdı. Diyemedim,hani sakız almadın mı? Hani arkadaşlarıma da getirmedin mi? Ne diyeceğim şimdi onlara? Hani siyah çantan nerede diyemedim,sen niye bu kadar geç geldin baba diyemedim. Olsundu, babamdı, gelmişti, dünyada benden daha mutlusu yoktu. Birsürü bebek almıştı. Kardeşimin istediği gelinliği de almıştı. Ben de istediğimi almıştım. Babamı. Gelmişti. Yanımdaydı. Başka ne olsundu? Ben başka ne isterdim ki? İstemedim. Gider diye korktum. Halbuki bizim içindi her şey. İyi olalım diyeydi gitmeleri. İstemiyordum. Yanımızda kalsın da iyi olmasak da olur diyordum. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Aradan bir beş yıl daha geçti. Bizim evde bir gitmektir sözü dönüp durdu. Ben anlam veremedim. Ne gitmesi dedim. Ciddiye bile almadım. Babam bir kez gelmişti, bir daha niye gitsindi ki? Zaten gitmişti,iş için ama sonra gelmişti niye gitsindi şimdi yine? Niye? Gitti. O gün, bizim evde bir yemek daveti vardı. Bütün tanıdıklarımız oradaydı. Meğer uğurlamaya gelmişler. Ben hâlâ durumu idrak edemiyor oradan oraya servis yapıyordum. Herkes çok mutluydu. Herkesin keyfi yerinde herkes et yiyordu. Bir ben şaşkındım. Bir ben anlam veremiyordum hiçbir şeye. Sanki gidişini kutluyorlardı babamın. Öfkeliydim. Herkese ve her şeye karşı. Babam niye gidiyordu? Onlar niye mutluydu? Ben niye ölüyordum? Babam niye gidiyordu? Vedalaşamadım bile doğru dürüst babamla ben,onlar niye et yiyordu? Ben ölüyordum .Babam niye gidiyordu? Tam dört yıl oldu şimdi. Ben babamı görmeyeli. Liseye başlamıştım gittiğinde ben şimdi istediğim üniversitede okuyor hayalini kurduğum şehirde yaşıyorum. Tam dört yıl oldu babamı görmüyorum. Liseden onsuz mezun oldum. Annem hem onun hem kendinin hem de benim yerime ağladı ben kep atarken. En çok benim için ama. Tam dört yıl oldu şimdi ama ben babamsız tam dokuz yıl geçirdim. Tam dokuz yıl gitti ömrümden, gidiyor. Tam dokuz yıl içime ağladım hep. Tam dokuz yıl onunla konuştum içimden. Sordum yanıtladım sarıldım bırakmasın istedim hiç. Siz bilir misiniz babasız kızlar nasıl büyür? Siz bilir misiniz içinde sürekli olarak her şey devamlı nasıl çarpık kentleşir? Bilir misiniz bir çocuk nefes ala ala nasıl ölür? Ben bilirim. En çok ben bilirim. Şimdi hastayım. Biliyor musunuz kulağınız deli gibi sancırken doktorun bir cümlesiyle nasıl sağır olunur? Ben bilirim. En çok ben bilirim. Çünkü kurduğu cümle doktorun: “küçükken çok mu sakız cignedin sen,artık yasak”. Şimdi sakız yasak bana,hem de ‘dokuz’ aydır. Söyleyin ben şimdi napayım. Söyleyin onsuz olmaya nasıl alışayım,evet alışamadım, çünkü ben hâlâ altı yaşındayım.