“Yağmur usul usul toprağa karışırken,
Gökyüzünü nasıl üzdüğünün farkında değildi.”
Bu iki satırı kondururken beyaz sayfasına,güzel bir şiire dönüşmesini umuyordu ve biraz daha uğraşsa şüphesiz bir şiir çıkardı buradan da.Fakat gönlü şiirin yükünü taşıyamayacak kadar yorgundu ve bu,bedenin yorulmasından daha ağır bir duyguydu.Yorgun gönüller…Evet,acıklı bir yeşilçam filmine başlık olabilirdi-belki de olmuştur bir zamanlar- fakat başlıklar da yoruyor artık onu.Sadece düşünüyor ve sonra oturup yazıyor,yemek de yemiyor iki gündür.Kim bilir, annesi görse ne kadar üzülürdü?
Bazen yaşamak gelmez ya insanın içinden.Haykıramaz da doludizgin.İşte o zamanlar sağır edecek kadar yüksek olur desibeli,sessizliğin.Hem üşür de…Hani tamamen yalnız,küçük bir kız çocuğunun kimsesizliğinden üşümesi gibi.Yine sarılır ya yorganına annesiymiş gibi fakat bu onu daha çok üşütür.Sabah bir kalkar hasta olmuş,patavatsız doktor “soğuk algınlığı” der.Kimsesizler yalnızlık algınlığından üşür ve fazlası hasta eder.Bakıcı ablası gelir,alnına sirkeli bezi koyar,kız çocuğu gözlerini sımsıkı yumar ve o ellerin annesine ait olmasını umar.Gözlerini açmaktan böyle zamanlarda çok korkar.
Küçük çocuk soğuk falan almamış ki, bu hayattan aldığı tek şey yalnızlık.Küçücük yüreği bunu taşıyabilir mi?Hayır,hayır böyle düşünmemeli.Bir duysa annesi düşündüklerini üzüntüden ölür.Yine ölür…Çocuk hayallerinde bile diriltemez sonra.Elbet taşıyacak,taşımalı yüreğini ve yüreğindekileri.Taşımasa ne yapacak ki?
Çocuğun elleri üşüyor,ayakları üşüyor;çocuk üşüyor.Bu esnada etrafında gölgeler koşuşturuyor.Müdür,doktor ve bakıcı ablanın sesi çalınıyor kulağına ama sesler yabancı.Mavi bir dumanın arasından annesi uzatıyor ellerini,kız şaşırmıyor,annesini mavi diye çağırırlardı o geliyor aklına yalnızca.Sesler geliyor derinden hâlâ fakat annesinin kokusu daha yakın seslerden.Biraz çabalayıp ellerinden tutuyor kız çocuğu ve sarılıyor.Mavi ağlıyor, halbuki ölümü sürpriz değildi ikisininde.Her hayal bir gün ölürdü neticede.
Mavi hasta yatağında bunları düşledi birden,hiç doğmamış çocuğuna sarılmış,onu yalnız bıraktığı için üzülmüştü.Oysa niye bunları düşünmüştü?Mavi,henüz 16 yaşındaydı ve ölümün kucağındaydı.Bu düşünce âleminden de uyandırdı kendini ve annesine seslendi:”Anne!Ellerim üşüdü,elimi tutar mısın?..” Bu sesleniş yağmurun usul usul toprağa karıştığının habercisiydi.