Nasıl bir kor düşer insanın kalbinin tam orta yerine; bebeğini kaybeden bir annenin haberini aldığında anlarsın. Anne olunca anlarsın.
Senelerce birlikte okuduğun, güldüğün, konuştuğun insanlar vardır ya geçmişinde. Hani başına ne gelse koşup anlattığın. Karnına ağrılar saplanana kadar güldüğün insanlar. Bazen de hıçkırarak ağlayıp derdini anlattığında gözlerindeki yaşlarla yanında olan insanlar. Çok değil, ya birdir ya iki. Benim hayatımda iki güzel insan vardı. O zamanlar.
Zaman geçtikçe herkes hayatında çizdiği yolları takip ederken, ardında bıraktığı bu güzel insanları hep arar. Yeri geldiğinde hep anar. Kopmamaya söz vermiş olsan da derttaşlarından, sırdaşlarından; hayatı başka bir köşeden seyre dalar insan.
Uzaksın ama bir telefon kadar yakınsın aslında. Zamanın unutturduklarındansınız artık. Bir haberiyle kalbine hala kor düşüyorsa, hala derttaşsınızdır. Eskitemediklerindensiniz zamanın.
Gözden ıraksınız belki ama asla gönülden ırak olamazsınız. Nasıl hissettiğini bildiğiniz insanlardan gönül bağını asla koparamazsınız. Gözyaşları içinde perişan olduğunu bildiğinde, kalbin sıkışmaya başlar senin de. Onun ciğerini yakan senin de kalbini yakar.
Hatalısın. Gönülden bağlı olduğun insanları gözünden ırak ettiğin için. Nelere zaman ayırmayı bilip gözyaşlarıyla, kahkahalarıyla bir olduğun insanları ihmal ettiğin için hatalısın. Mutluluğuna ortak, sıkıntılı anına destek olamadığın için hatalısın. Kaybında da ancak gözyaşı döküyorsan uzaktan hatalısın.
Sözüm olsun; gönülden bağlı olduğum insanları gözümden ırak etmeyeceğim. Hayat uzaklaştırır belki ama asla koparamaz gerçek dostları birbirinden…