Gün akşama kavuştuğunda eve geldim. Sinirden ellerim titrediği için anahtarı zar zor deliğe soktum. Eve girdiğimde paltomu ve çantamı bir kenara attım. Sadece anahtarı sakince gondola bırakabildim. Çünkü daha önce anahtarın yedeğini sinirli bir anımda atmıştım ve bir kaç gün geçmesine rağmen bulamamıştım. Bu yüzden anahtar tekdi. Salona geçtim, kendimi kanepeye zor attım. Gözlerim kızarmış, yerinden fırlayacakmış gibi hissediyordum. Ağlayacak rakteye geldiğimde gözlüğümü çıkarıp önümdeki sehpaya doğru attım. Her ağlayacak gibi olduğumda gözlüğümü çıkarır, su kiri zor çıktığından bir kenara koyardım. Su kiri olursa çıkmaz, daha çok sinir olurdum. Bu sefer sinirden öyle bir attım ki, gözlük sehpadan sekip yere düştü. Kanepeden hemen kalkıp, yere düşen gözlüğü aldım. Kırılıp kırılmadığına kontrol ettim. Saçma sapan bir yasa vardı. Gözlük kırılırsa ve gözlüğü aldıktan sonra iki sene dolmamışsa devlet gözlük parasını karşılamıyor, kendi cebinizden veriyorsunuz. Neden bir sene ya da altı ay değilde, iki sene?
AVM’ler yapıp insanların ceplerini sömüren hükümet, gözlükçüye gittiğiniz zaman ihtiyacınız olan gözlüğü alamayın diye uğraşıyor, sanki. O gözlük alanamayacak, insanların gözleri köstebek gibi olacak ve istedikleri gibi at koşturabilecekler. Yani sanki bu düşünceyle böyle bir saçma yasa var. AVM’ye gidip 90 liralık kıyafet için kart patlatırken, yeri geliyor gözlüğe para veremeyecek duruma düşürüyorsunuz. “ İki sene dolmadan veremem” diyor, gözlükçü. “Kendi cebinden vereceksen, buyur al.” Kaza geçirmiştim, bir kaç sene evvel, gözlük bir yana ben bir yana savrulmuştum. Çarpan kişi hastahaneye götürürken “gözlüğüm kaldı” diye ağlamıştım. Neyse iki sene dolmuştu da alabilmiştik. Yoksa zaten durumumuz yoktu, o süre dolmasaydı muhtemelen alamayacaktık. Oysa alt tarafı bir gözlüktü işte. Ama öyle değildi işte… Gözlükçüye iki sene ne halt edeceğim?” diyemezdim.
Gezerken bu düzeni bozuk sistemin içine tükürsem, rüzgar ters estiği ana denk gelirse, tükürüm camıma gelecekti. Kirlenecek diyerahatça ne tükürebiliyordum, ne de ağlayabiliyordum. AVM’lere ihtiyaç yokken bile elimiz kolumuz dolu çıkarken, gözlük alamayacak duruma düşüren hükümete tükürmek istiyorsun, olmuyor. Neden? Cam kirlenir diye. Özenle saklıyorsun, özel bezle siliyorsun. Rasgele yere koyamıyorsun, çizilir diye. Yeri geliyor hayatının önüne geçiyor, kör olası gözlük.
Bir an bu düşüncelerden sıyrılıyorum. Diyorum” Lan ben neye, ya da kime kızgındım, eve gelmeden önce?” diye sordum, kendi kendime… Bulamadım. Sonra elimdeki gözlüğe bakıp, “Ulan hazır gözlük gözümde yokken ve rüzgarlı bir havada gezmezken, ben bu sistemin, sistemi sistemleştiren hükümetin suratına okkalı bir tüküreyim” TÜÜÜÜÜÜÜ…