Elinde beyaz torbasıyla etrafı didikleyerek içeri girdi ve kendisinin dükkanda olmadığı zamanlarda dükkana bakan genç kıza;
-Nasılsın, umarım işler yolundadır, bugün kaç liralık satış yaptın? derken, aslında sabah selamını vermiş olurdu. Bu sorulardan sonra genç kızın verdiği cevaba göre Cemal Bey’in keyfi ya yerine gelirdi ya da suratı düşerdi. Cemal Bey kırk beş yaşları civarında uzun boylu, hafif kır saçlı, sivri burunlu ve renkli gözlü bir adamdı.Gözleri de hafif bozuktu; gözlüğün yakasına takılı olmadığı zamanlarda okumak istediği şeyi burnunun hizasına kadar getirir ve öylece okumaya çalışırdı.
Dükkana gelip selamını verdikten sonra küçük odasına çekilirdi. Bu küçük oda da akla gelebilecek her şey vardı. Sağ tarafta tamir ve benzeri işler için alet edevat, ortada duvara iyice dayatılmış olan koca bir çöp kovası ve sol tarafta küçük bir masa ve sandalye bulunurdu. Masanın üstünde bir paket bisküvit, saklama kabına konulmuş çekirdekli yeşil üzüm, alınacaklar listesi ve defter; en önemlisi defterdi burada hiç kuşkusuz.Bu defter üstten telli, altmış-yetmiş sayfa civarında mavi çizgili bir defterdi. Açık olan sayfanın sağ üst köşesinde günün tarihi yazar, sağ alt köşede geceden kasada bırakılan toplam para virgülüne kadar hesaplanmış bir şekilde orada yazılı olurdu.
Cemal Bey bu odada çokça vakit geçirir ve bütün işlerini bu odada görürdü. Gazete okurdu, kahvaltısını yapardı ve en önemlisi bu odada saatlerce gözlüğü takılı halde ve defter masanın üzerinde hesap yapardı.