Biz güvenin heybesini sırtımızda taşıdıkça ego ayaklarımızın altında ezilir buda bizi kendimizi düşünmekten alı koyar. İnsanın kendine olan fazla güveni onun kendisinde bulunan kusurları da görmesini engeller. Bu kendini görememe insanın kendini keşfine mani olur. Yani bildiğimiz bir şeyi keşfetme yetimiz her zaman zayıftır. Bir şeyleri biliyor zannetmek bu yolda bizi gerçeklikten alı koyacaktır. İnsanda aidiyet duygusu bulunduğu yere duyduğu güvenden kaynaklanmaktadır. Bu güven onu umut ile korku arasında salındırmaz. Fakat insanın kazanma kuşağında kaybetmesine neden olabilir. Tarih boyunca İnsanoğlunu bu duygunun dozunu ayarlayamaması felakete sürüklemiştir. O yüzden insana en büyük kötülüğü en çok güvendiği insanlar yapar. Bu güven duygusu insanın kanına öyle bir girer ki damardan alınmış bir ağrı kesici gibi İnsan ona karşı yapılan yanlışların acısını sancısını duyamayacak hale gelir. Hatta kimileri narkoz almış gibidir. Buna din adına insanları sömürenleri de ekleyebiliriz. İnsanın kutsalını kullanarak içine bin bir türlü sahte karlığı o kılıfın içinde güzel gösterenler bu duygunun dozunu narkoz etkisi ile verenlerdir. Bu duygu insanlarda kullanılan en güçlü silahlardan biridir. Duygu damara enjekte edildiğinde insanları istediğiniz şekilde kullanabilirsiniz. O yüzden aslında tehlikeli bir duygudur. İnsanı belli bir konuda narsist bir yapıya koyabilir. Toplumda bu güven duygusunu kazanma yarışında ev alan araba alan binlerce belki de milyonlarca insan görebilirsiniz. İnsanlar toplumun onu dışlama güdüsüne maruz kalmamak için statü kazanmaya çalışırlar. Toplumda güven azaldıkça ilişkiler yapaylaşır. Bu yapaylaşma evlerin apartmanlar ile birbirine yaklaşmasına rağmen insanları birbirlerine çok uzakta durmasına sebep olur. Toplumun güvenini kazanma yarışı insanı menfaatperest yapar. Güven duygusunun zıttı korkudur. İnsan toplumdan dışlanmaktan korktuğu içinde bunları yapar. Toplumda bir yer edinme çabası içerisinde olanlar hayatta varlıklarının ispatını bu şekilde kanıtlamaya çalışırlar. Bu çaba onların varoluş amacını boşlukta yer kaplayan bireylere dönüştürür. Kendine yeteri miktarda güvenen insan doğru zamanda vazgeçmeyi de bilen insandır. Çünkü insanda var olan aidiyet duygusunu da vazgeçme yetisini de zayıflatır. İnsanda fikri bu daralma nispi olarak başlayınca insanı çıkmaza sürükleyebilir. Oysaki fikirlerden vazgeçip kimi zaman mekanımızı dahi değiştirmekten korkmadığımız da güvenin bizde oluşturduğu vazgeçilmez kıskaçtan kurtulabiliriz. Toplumda bu kıskaç insanı öyle bir kalıba hazırlar ki insan doğduğu andan itibaren kendi değil de o kalıpta biri olmak için çaba sarf eder. Güven duygusu öğrenme yetisinden ön planda kullanıldığı müddetçe beyaz bir kuş görse bütün kuşları beyaz zannedecektir. Kırmızı kuş acaba var mı ? diye düşünenler . İlk bilgiye olan güveni yok ederek. Kendi gerçekliğini aramaya çalışan insanlardır. Güneşli bir günde mavi bulutların ardında kırmızı bir kuşun havalanmasını bekleyenler güven duygusunun düşüncelerine vurduğu kete mahkum olmuş kişilerdir. Benliğini keşfetme yetisine sahip kişiler toplumdan dışlanmışlardır. Birinin bir şeye hak ettiğinde fazla güvenmesi kendi kul hakkına girmesidir.