Bir evde oturulan bir günde,
-camları kirli-
Benim oturduğum, ve senin
Ama bizim sanki hiç oturmadığımız,
Bizim sanki oturmayı bile bilmediğimiz
Bir zamanda ve öylesine
Ama öylesine olmanın ötesinde
Olan bir evde.
Bir yaprak düşerken yakalıyorum,
Gözümdeki acının ucuyla.
Ağır gözümde,
Taştan yapılmış gözümle.
Öyle ki; ben sevgiyi görüyorum,
Diyebildiğim günden bu yana;
Taşlaşmış, yitirmiş gözümle,
Yakalayıveriyorum anında ,
Düşen yaprağın üstünde süzülen,
Güvercin tanesini yakalayıveriyorum.
Yakalanmayı beklemiyor.
Ama ben yapıyorum.
Aynı şu duvar gibi;
Sevilmeyi beklemiyor,
Ama ben ne yapıp edip seviyorum.
Böylesini hak etmiyor değil,
Beklemiyor yine de.
Öyle güzel boyamışız ki onu seninle,
Ve öyle güzel duruyorsun ki duvarın ardında,
Durup öylece seviyorum duvarı.
Güvercin tanesini de öyle kapıyorum işte,
Yaprağın üstünden,
Ta en üstünden yaprağın.
Elime alınca büyüyor,
Kocaman oluyor.
Gözüm mü daha ağır güvercin mi?
Güvercin oluyor artık taneden;
Boşluğa bakıyor gibi.
Bana bakıyor gibisin.
Bense boşluk gibiyim.
Alıyorum onu elime iyice,
Alıp sana uzatıyorum.
Bir el alıyor benim elimden.
Senin elin gibi değil.
Senin eline bakasım geliyor;
Hava çok soğumuş da,
Kimsesiz kalmışım da,
Hiç var olmamışım gibi,
Elin öyle duruyor uzakta;
Sanki orada
Ama orada değil.
Sen bile oradasın
Ama değilsin.
Güvercin hep orada,
Gidiyor, geliyor
Ama orada olmadan edemiyor.
Elimde ne varsa tutup,
Sana uzatıyorum.
En sonunda elimi tutup,
Yine sana uzatıyorum.
Eline bakıyorum;
Hiç var olmamış gibi,
Elinden öteye gidememiş.
Dönüp kendi elime bakıyorum;
Hiç bakmamışım.
Bu güne dek bir kez olsun,
Şöyle bir bakmamışım.
O da yok olmuş.
Sıra bana geliyor!
Güneş batıyor, karanlığı bekliyorum.
O da sanki orada değil.
Herkes gidiyor,
Birer birer;
Düşerken yakaladığım o yaprak gibi.
Ben de gidiyorum;
Gökyüzünden düşüyor gibi.
Yakalayan kimse olmuyor!
Yakalayan birisi hiç var olmamış,
Düşen birisini.
Ne yapıp edip düşüyorum ben de,
Benden önce kalemim düşüyor.