Yazarken her şey bir kez daha gözümün önünde canlanıyor. Yaşarken fark edemediğim, önemsiz sandığım ayrıntıların sessiz dili deşifre oluyor. Aslında sayısı önemsiz birbirine çok benzeyen ama asla aynı olmayan ve hatırlanmak istemeyen zihnin bir tarafına itilmiş o aptal düş yığınları da hatırlanabiliyor çoğu zaman. Bazen de yapılan onca gereksiz hatalara saplanmış geçmişi anlatmaktan başka bir şeye yaramayan sözcükleri yeniden düşünmekle geçiyor vakit, ilişkilerini kuruyorsun yeniden, zihni buna zorluyorsun yarım kalan çatlakları kapatmak için. Hatırlanan yerler başka yaşanmışlıklarla karıştırılıp telafi edildikten sonra o boşluklarda yerini alıyor, az hatırlananlar bazen en iyi anı görünümüne sahip olabiliyor. Böylece her şey yeniden yaşanıyor bilinçte, yaşanmayanlar bile yaşanmışçasına karışıp gidiyor çoğu zaman. Yanlış hatırlananlar ya da yaşanılan olumsuzlukları aklın istediği şekilde baştan kurgulayıp bunu geçmişe yapıştırmaktı bazen. Güzel değil mi? Ya da çok acı?
Mevsimsiz Sohbet