Hakkını helal et şehidim. Sen o zırhlı araçta barut korkularının arasında, belki dudağında son duân belki elinde sevdiklerinin resmi belki aklında gelecek planların ve ocağının özlemiyle ölüme giderken, ben yatağıma yatmış mışıl mışıl uyuyordum. Hakkını helal et şehidim. Sen bir an bile tereddüt etmeden, sırf ben daha rahat uyuyayım diye çatışırken o kalleşlerle ben oturmuş film seyrediyordum evimde. Hakkını helal et şehidim. Sen operasyona gittiğin yolda şehadet şerbetini içerken ben biraz daha yok mu bundan diye sitem ediyordum anneme. Hakkını helal et şehidim. Sen orda mermi ve bombaların o sağır edici sesleri arasında canını teslim ederken ben komşudan rahatsız olmuştum, müziğin sesini kısmasını söylüyordum ona. Hakkını helal et şehidim. Sen barut kokan ellerinle sımsıkı sarılmışken silahına ben otobüste herkesin tuttuğu demire tuttum diye defalarca yıkıyordum ellerimi. Şimdi hoca hakkınızı helal ediyor musunuz diyor şehidim. Mahcupuz sana. Nasıl olmayalım ki, sen canını hiçe sayıp kendini bizim için siper ederken biz kendi derdimize düşmüştük. Asıl sen söyle şehidim. Hakkını bize helal ediyor musun ?