Uzun uzadıya anlatmak ister ya hani insan kendisini. Annesinin sıcak bir poğaçayı sardığı mendil gibi muhafaza eder kelimelerini. Yolluk yapar kendisine düşüncelerini. Çünkü her an hazırdır geri dönülmez yolculuklara. Bir çekmecede saklıdır , boynu bükük sevdaları. Arada beyaz kağıtlara karalarsın isimlerini. Mürekkebin bittiği yerde gözyaşın ile tamamlarsın. İşte böyle beter bir şeydir düşüncelerin kimsesizliği. Ne kimsenin yaşantısını beğenirsin ne de kendine uygun bir yaşantı bulabilirsin.
Zaten ne beklersin ki hayattan. Gelirken ne getirdin , giderken ne götürebilirsin. Baban bile seni anlamaktan aciz iken veya sen anlatacak kelimeler bulamazken , bekleme başkalarından seni anlamalarını.
Bir gün gerçekten bir kızı sevmek zor gelmediğinde , sonunu getirebilecek cesareti kendinde bulabildiğinde durma… Yasemin kokulu kaleminden çıkan şiirleri karala tertemiz sayfalara. Ocakta pişen çorbanın , balkonda asılı duran çamaşırların , beyaz keten sofra bezinin , çift kişilik kanepenin hakkını ver.
Kimbilir o gün geldiğinde eser kalmaz bu melankoliden. Çayın demini, biraz olsun da şekeri azaltırsın. Yalnız dolaşmazsın kitapçıların dar ve uzun koridorlarını. Işıl ışıl parıldayan vitrinlerin önünden geçerken , ufak bebek eldivenlerine bakarsın. Tek kişilik hayallere yer vermezsin başını yastığa koyduğunda. Başkalarının mutluluğunu görmezden gelmek yerine , onların bir parçası olmayı denersin. Söz ver kendine her geçen gün daha iyi bir adam olmaktan vazgeçmeyeceğine. Tüm sıkıntılara rağmen. Ve umudunu kaybetme her gecenin bir sabahı , kurduğun hayallerinde gerçekleşeceği günler var…
http://muratkochan.blogspot.com.tr/