Nereden gelip nereye gideceğimizi ezberlediğimiz yıllar..
Minber; saklambaçta en kral yerimiz
Allah kızmamıştı bize
Elim sende oynarken cami içerisinde
Henüz masumduk..
……….
Kuralların, emirlerin ve de yasaların
Hükmü bize ait değildi.
Boyun eğmek işimize geliyordu, başka türlüsünü bilmezdik zaten.
Dengeli dengesiz bir şekilde beslenirdik
Bazen sağlık kurallarına da itaat ederdik
Ispanak güçlendirir, havuç göze iyi gelirdi.
……
Sonra imtihanlara maruz kaldık.
Haksız yere yediğimiz dayaklardı boğazımızda düğümlenen
Dalgındık, dibine tutuyordu yemekler
Eşiğe oturmak yasaktı ve ayıptı can sıkıntısı
Başımız ağrıyor derdik bizde,
Gömerdik kafamızı geceye.
……….
Platonik hayaller büyütüyoruz kucağımızda
Gözümüze kaçan dumana kızıp,pencere ardında ağlıyoruz
Yağmurlu havalar şiiri anımsatıyor artık
Elayı renkten saymıyoruz, yakıştıramıyoruz maviye yeşil varken..
Bahar dört mevsim olmaktan fazlası artık
……….
Ağlamanın kabak tadı verdiği anlardayız
Kabak demişken kabak tatlısını da pek severiz
Kendimizi kandırmayı öğreniyoruz ve küsüyor gözlerimiz ellerimize
Düşünmek artık x’i bulmaktan öte bir şey
……….
Nereden gelip nereye gideceğimizi sorguladığımız yıllar.
Minber; merdiveni olan, saklanamayacağımız yüksek yer.
Allah sevmiş miydi bizi?
Elim sende oynuyoruz kimselerin göremeyeceği caddelerde
Çırpınıyoruz
Masum kalmak için yine de..