Günler, yerini aylara devretti. Sen gelmedin. Mevsimler yerlerini birbirlerine devrettiler, sen yine gelmedin. Gitmek geldi, yeniden sevmek geldi, hasret geldi, sen yine gelmedin. Sonunda aşk gitti, şarkılar anlamsızlaştı, yüreğime bir yumru saplanıp da kalmaz oldu. Gözyaşlarım bitti, bu nasıl bir tükenmek, gel de bana sor… Bu nasıl bir ölmek her gün sensiz, gel de bana sor… Sorsan bile anlayamazsın, bunun çaresini gel de bana sor…
Seven insanı yüreğinden tanırım. Sen beni sevmiş olamazsın. Bir saniye bile olsun, tek bir an bile olsun, sen beni sevmiş olamazsın. Sevmek, can vermek demekti, canını vermek demekti. Küllerinden bir anda doğduysan, ben buna sevmek demem, sen beni sevmiş olamazsın. Ayrılığımızı uçurtma yaptım, uçurdum. Gökyüzünde süzülmenin kendisinde güzel duracağına inanmıştı bir kere, öptü güneşin alnından, güneşe ‘Helâlim’ dedi. Senin yapamadığını ayrılık yapmıştı, güneşi sahiplenmişti, güneşi yâri bilmişti. Sen bu aşkı sahiplenemedin ki… Gözyaşlarım aksınlar diye kendimi zorluyorum.Bu nasıl bir bitmekmiş, gözyaşlarım bile bitmiş. Ağlamak istiyorum, gözlerim yanıyor, hüzünlenmenin nasıl bir şey olduğunu yüreğime hatırlatmazsam, senin gibi biri olurum, vefasız olurum, ben bunu kaldıramam. Ben yürekli bir sevenim. Sırtladığım hüznü sevabıyla, günahıyla aldım. Kendimi benden vazgeçmeyeceğine öyle çok inandırmıştım ki… Kim ne derse desin, ‘O beni seviyor’ diyordum. ‘Seviyor’ Aşkın şiddetini, kusursuz cinayetini, bitmek tükenmek bilmeyen hiddetini senden öğrendim.
Bitti, öyle mi? Bu sevda sence de, bence de çoktan bitti. Hâlâ neden diriltirim bu aşkı ve seni, hiç bilmem… Yalnızlık dar geliyor bana. Nefesimi kesiyor, belki de tek sorun yalnızlıktır. Olamaz mı?
Günler, yerini senelere bıraktı. Takmışım sevdana, düşündüm de, gelinin, senin gelinin, telli duvaklı sevdiğin, koluna girecek olan yârin, seni benim seni sevdiğim kadar çok sevebilecek mi? Aşk karın doyurmuyormuş be sevgilim. Haklıymışsın. Realist olmak gerekirse, aşk karın doyurmayı bırak, esasında süründürüyormuş. Kimler kimleri sevdi de kavuşamadı, mecnun leylasından ayrıldı.
Hiç başlamamış olan bu aşk neden bitmesin ki? Beni nefretle anmanı istemezdim. Belki de bu yüzden takılı kaldım sevdanda, ama ‘Sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum’ demiştin. En ufak bir sevgi bile…
Hiçbir şey de bir şeydir aslında, bilir misin? Demek ki zamanında ufacık da olsa, serçe parmağının ucu kadar da olsa, beni sevmişsin. Sevdin, öyle değil mi? Sevdin. Sen de sevdin, sevebildin. O şarkıları dinlemiyorum. Dinlersem bu aşkın tekrar dirileceğini, bu kez ve son kez öldüreceğini biliyorum. Bitti, öyle mi? Bitti, bitebildi. Bitirmeye değdi de, sevmeye değmedi.
Sence elimizden kim tutar? Senin sevdiğin, benim sevdiğimi döver mi? Çok mu güzel olur seninki, çok mu yakışıklı, çok mu zengin olur benimki? Para da, mevki de önemliymiş. Kendine yakışanı giyeceksin aşkta da. Realist bir âşık olacaksın. Önce kendine, sonra paraya, en son sevdiğine… Ben bunu yapamam. Gücüm yetmez bunca sahtelikle dolu gerçekliğe. Ama sen yap. Sen parayı da, kendini de her şeyden çok sev. Hep böyle yaptın zaten. Arkanı dönen yalnızca sen değilsin. Ben de döndüm, neye sırtımı çevirdiğimi bilmeden… Hayalin bile yoktu oysaki, o bile gidecek bir şey bulmuştu belli ki.
Özlemek neydi, peki heyecan? Gücüm yetmiyor bu kadar uzaklığı yakın etmeye… Bunları bilecek olmama gücüm yetmiyor. Bilmek acı veriyor bazen. Günler, yerini boşluğa bıraktı ve ben hiç bu kadar hiç olmamıştım. Sana döndüm ve dedim ki; ‘Sende bu kadar hiçsem, bende neden bu kadar çoktum? İnsan sevdiğinde yoksa, kendisinde neden var olur? Aşk değil miydi yaşatan? Yoo, hayır, işte bu yalan. Realist düşünmek gerekirse paraydı insanı insan yapan…’ Amaçlarımı unuttum, onları yeniden kazanmalıyım. Günler, yerini seni unutmalara bıraktı. Günler bile seni unuttu. Hiç gerçek olmamış olan seni ben neden unutmayayım? Döndüm ve baktım sana, bir sahildeydik. Sen benden ayrı rotanı belirlemiştin ve ben hiç bu kadar hiç olmamıştım. Hiçbir şey de bir şeydir, öyle değil mi? O hâlde sevmiştin, sen de sevmiştin, iğne ucu kadar bile olsa, evet… Evet, sen de sevmiştin. Ben hiç bu kadar hiç olmamıştım. Hiçliğimde bile çokluğumu sende arayan, sende çokken kendimde var olan, dedim ya; ben daha önce hiç böyle olmamıştım. Âşıktım. Aşktın. Cennetten gelmiştin, varımı yoğumu alanım… Perde kapanmadan yokluğa imza atılmaz. Kapat perdeyi, ya da kal. Gitmek de kalmaktır, öyle değil mi? Sen bunu anlamazsın. Gittiğimde kalmanın acısını, kendime dönemediğimde anlamıştım. Bir kez olsun ellerini tutamadım, gözlerinde hayalimi bırakamadım. Dedim ya sevgilim, ben daha önce hiç bu kadar hiç olmamıştım. Yokluğuma birikip, varlığına susayan olmamıştım.
Gelinine iyi bak damadım… Helâl süt emmiş, gözlerinde kaybolmuş, ölümünü sensizlik bilmiş o yâre iyi bak! Ne olur, üzme onu sakın. Sen benim damadımdın. Benim adamımdın. Kadınına iyi bak adamım, ben içerim ikimizin yerine ayrılıkları…
Dilara AKSOY