Hiç seviştin mi bir ölüyle? Cansız bir bedende fink attı mı parmakların?Vurdu mu
soğuğu suratına öptüğün dudakların?
Bir kaybın içinde kalan enkazına sarıldın mı geri gelmeyeceğini bildiğin halde?
Bezen ölmek için nefes almamak gerekmez. Geride kalmak ta bir ölme biçimidir.
Seni öldürmüştür giden. İçinde öldürmüştür seni.
Kabullenirsin bu durumu, sindirirsin öldürülmüş olman pahasına.
Sen ölmüşsündür ama en zoru yaşamaya devam edeni unutmak değil mi?
Adresini bildiğin, kokusunu hissettiğin bir şeyi özlemek.
Deliler gibi arzuladın mı sevişmeyi?
Daha sevişmeden ayrılığa gebe kalmayı, yetim bir ayrılıkla tek başına başa çıkmayı.
Kader dediğin din kitaplarının süsü, insanların ürkütücü yüzü…
Cenneti ayakların altına cehennemi ılık nefesine bahsetmişim ben.
Çıkar bu aşka karışan şeytanı ortaya, hükmetsin meleklerine..
Koştur…
Bir gün toprak olur beden,
Ne hatırlayan kalır ne seven.
Ben yırtık, biraz sökük hatıralarımla sizlerin aklında.
Birkaç sayfa yazıdan ibaret olacağım.
Gitme vakti geldi, belki çoktan geçti,
Belki gereksizce ve sebepsizce direniyorum kim bilir…
Israrla öfke dolu , sert bakışlarımla delemedim yinede boş kalabalığı.
Birkaç samimi dost, birkaç aile yadigarı insan…
Toprak atarken bedenime,
Ben hissetmiyor olacağım artık…
Saldır en karşı konulmaz uzuvlarınla, saldır bedenime, bırak arta kalan kokunu içime…