Bir yıl düşünün.. Depremler, global salgın, orman yangınları… Hepsi üst üste geliyor. Tonlarca insanın eğitim hayatı etkileniyor. İşsiz kalanlar, evine ekmek götüremediği için bir eline aş, bir eline iş yazıp intihar edenler oluyor. Evet, bunların hepsi bir yılda oluyor. 2020… Hepimizin içsel bir hesaplaşma yaşadığı, en az üç ayını evde geçirdiği bir yıl. Binlerce insan covid-19 denen hastalığa yakalandı. Hayatını, sevdiklerini kaybedenler oldu. Bunca kötü haberin üstüne, iyileşenler de oldu tabi. Hastaneler iyileşen hastaları alkışlarla uğurladı.
Bu seneye damga vuran şeyler de oldu. “Öğretmenim böğün canlı ders var mı” diyen çocuk, kibarca poğaça isteyen sevimli dedemiz, on yaşındaki Filozof Atakan, mikrofonunu açık unutup öğretmenine hakaret eden Tuğba, üniversiteler fuhuş yuvası deyip sonradan hayır ben onları öğrenci evleri için demiştim diyen öğretim görevlisi… Daha sayacak çok şeyimiz var aslında.
Fakat ne olursa olsun, bu yıl insanlar en çok kendiyle zaman geçirdi. Kendimiz hakkında hiç bilmediğimiz şeyler öğrendik. Kimiz, neciyiz? Belki de hiçbirimiz böylesine sorgulamamıştık yaşamı bugüne kadar. Kendimizi tanıdıkça iyileştik. Bize neyin iyi neyin kötü geldiğini anlar olduk. Hayatımızdan çıkardıklarımız, dahil ettiklerimiz oldu. Çok şey değişti herkes için.
Bu yılı tek kelimeyle anlatmak her ne kadar zor olsa da sanırım ben bu yıl için farklı derdim.
E tabi bunca şey yaşanmışken insanın yeni bir yıla girecek hevesi de kalmıyor. Hepimiz kuruyemişlerimizi alıp evimizde otururken ertesi günkü sokağa çıkma yasağında ekmeği kimin alacağını düşüneceğiz.
Hoşça kal 2020, bir daha gelme. Ama lütfen gelen gideni aratmasın artık.