Sevmek neyin tuzağıdır bilmem ama bir kere gönül çukuruna düşen yüz kişinin yardımını da alsa çıkıp kurtulamıyor. Seni çok sevdim, bunu biliyor musun? Benimki de soru tabi ki de biliyorsun! Bildiğin için gittin, hep başka sevmeler başka hüzünler başka unutamamalar yerleşti aklına yüreğimi göremedin. Sen her çiçekten bal alırken ben tek bir gülün kokusuyla yandım tutuştum. Gözyaşları neden zamansız gelir bilmem düşünmek de istemem zaten, büyüsü bozulur. Gözlerim dolup aklıma geldiğinde yutkunmakta zorlandığımı biliyor musun?
Biliyorsun tabii, biliyorsun! Bildiğin için gittin. Aklına gelen her şeyi, herkesi kıskandığımı bilsen tahtının yüreğimde değişmediğini bilsen, ölüm gibi aklımda olduğunu bilsen sevinirsin.
‘Kendine iyi bak…’ cümlesinde saklıdır terk etmeler, kimse düşünmez tabii o gidişin vermiş olduğu yıkımla, nasıl iyi yaşanılır diye… Ama sen düşündün, mutlu yaşayamayacağımı bildiğin için gittin. Şimdi başka sevmeler koşuyor yüreğine, bir başkası için atıyor kalbin biliyorum. Herkes gelir, umutlar gelir, başka sevmeler, başka insanlar, başka hüzünler, başka sevinçler, başka şanslar… Ama sen gelmezsin, bir tek sen gelmezsin. Çünkü sen başkası değilsin. Şimdi aklımdasın, uzunca baktım fotoğrafına… Gözlerim doldu, fotoğrafın bile bitap düştüğümü anlar diye çok utandım dokunamadım. Şimdi okusan bunları, bilsen… Hayır bilme! Bak işte sevgilim, mutlulukların hepsi sana hediye. ‘Sen olmazsan mutlu olurum’ demiştin. Yok’um ve mutlusun işte! ‘Sen olmadan yaşayamam…’ demiştim aşk acısı acıların en koyusu ama en zalimiymiş meğer, yavaş yavaş öldürürmüş… Seni başkaları da sevdi ama en çok ben sevdim. Bir gün bunu anlayacaksın değil mi? Anlayacaksın elbet… Anlamak için gittin. Yüreğim çok tozlu karışmadım, dokununca çok acıyor. Tarifi öyle imkânsız ki, tek bir dokunuşla nasıl olur da can bu kadar acır? Sen oradasın diye mi oluyor bütün bunlar? Yalvarırım daha fazla incitme, kırmadım seni; bak işte mutluluğunu sana teslim ettim, derin kederlerimle birlikte sırf senin için bittim. Ama ne olur sen de bırak beni…
Gözlerimin yağmurlarına yetişemiyorum, iklimim şaştı güneş olup başkalarını ısıtamıyorum. Aşkımın şiddetini bilsen bunu bilmekten ölürdün. Oysaki ben bu gerçekle birlikte ölmek için yaşıyorum.
Sana seni söyleyebilir miyim? Bana hiç anlatmadın kendini ve beni hiç dinlemedin. Dinleseydin bilirdin, huzurum yalnızca sendin. ‘Seni seviyorum sevgilim, seni hâlâ çok seviyorum…’ Başkası gelecek aklına, aklının kıyısında köşesinde bile kendime bir yer bulamıyorum. Yüreğe dokunmak bu kadar çok acıtıyorsa sevmek neden bu kadar ucuz? Pahalı olsaydı gitmelere kıyamazdın. Ama sen gitmelerinle harcadın beni…
Bilir misin? Tek gerçeğim sendin. Bilirdin elbet, bilmemek ve bu gerçeğin altında boğulmamak için gittin. Bomboş odamda seni arıyorum aşkına susadım şifamı sende arıyorum. Bir saniye, yalnızca bir saniye; gözlerime bak, kendini görürsen acırsın belki hâlime… Görür müsün sahiden, gözlerin açılır mı isteyince?
Yutkunamıyorum, kalemimi şahit yazıyorum ayrılıklarımıza; her bir satır her bir kelime ve her bir cümlede yavaş yavaş vuracaktır kalbinden… Tıpkı senin beni yavaş ve sakin öldürdüğün gibi ama ben kıyamam ki sana.
Hükümsüzdür sözlerim, boşuna korkma. Askıya al bunları da benim gibi, turşusunu kurdum sevmelerimin, gelip alacaktır sözlerinin ihaneti…
Dilara AKSOY