-sabah kalktığında ölü gibi hissedenlere ithafen-
neydim ben ?
ne olabilirdim
ruhumu kaç defa zedeleyebilirdim ?
zihnimde binbeşyüz tane söylenecek söz vardı.
ya da ağlanacak
bağırıp tüküreceğim binbeşyüz tane söz.
ama ben onları büyütmeyi tercih ediyordum.
yürüyordum
gözlerimin her şeyi hayretle izlediğinin farkındaydım.
dondurmasını yalayan çocuğu
dükkanını açan esnafı
ve hepsinin anlamsızlığını.
tam on iki saat mesai yapmıştım ama eve gitmek benim için daha zordu.
hikayelerime cevap gelmiyordu.konser olmuyordu.
nasıl minnet duyabilirdim tanrıya ?
bana nimet olarak sunduğu tüm bu boklar için.
her sabah alarmla uyanmakla kelleme doğru 35 mmlik yollamanın hiçbir farkının olmamasına
nasıl katlanabilirdim?
her şeyden nefret ediyordum.olabildiğince her şeyden.saçımı savuran rüzgardan bile nefret ediyordum.
en çok yalnızlığımdan nefret ediyordum.
bir odada tek başıma kalmaktan.
bir odada on kişiyken, tek başıma kalmaktan.
slipknot-snuff dinlemekten
ve bana hissettirdiklerinden
evimin kapısını gördüm.cebimden anahtarı çıkardım.
açtım kapıyı içeri girdim.
ruh halim kadar boktan görünüyordu içerisi.
oturdum bir süre.
duvarlara göz gezdirdim-bu sık sık yaptığım bir şeydir
ne yapacağımı bilmiyordum.
gerçi hepimiz öyle değil miydik ?
hepimiz elimizde oyuncaklarımızla ne yapacağımızı bilmeden ordan oraya konan sinekler gibi dolanıyorduk etrafta.
yolunu kaybetmiş biz toz zerresi gibi.
sıkıntıdan evi temizlemeye başladım.
fayansları,
camları,
duvarları.
gerçekten yorucuydu.
şimdi anlıyordum
her pazar temizlik yapıp
çarşamba,cuma ve cumartesi geceleri sevişmekten sıkılıp
mutluluğu arabada ve evlerde arayan insanları.
onlardan tek farkım ise o mutluluğu bulamayacağımı bilmem.
yağmur’u aradım.
açmadı.
bu gecede sinek avlayacaktım.
çıktım evden.
bir bara oturdum.
kendime bira ısmarladım.
insanların gözlerine bakıyordum
rahatsız oluyorlardı.
bağırıyordum içimden
“BENİ ANLAYIN OROSPU ÇOCUKLARI !”
duymuyorlardı.
kendime bir bira daha ısmarladım.
yazmaya başladım.
sol elimde sigara,sağ elimde kalem.
bazen sağ elimde bira, bazen sol.
yazdım.
şüphesiz kalemimin dili olsaydı baya ağzı bozuk olurdu.
kelimeler akıyordu beynimden.
küfürler akıyordu.
sonra birden.
“bakar mısın ?”
“ha noldu ?”
“kapatıyoruz dostum.bir tek sen kaldın.”
kafamı kaldırdım.haklıydı.
çıktım ordan.
evim yukarıdaydı.
yürümeye başladım.
kafamı hiç kaldırmadan.
insanların yüzüne bakmadan.
sanki saklayacak bir sırrım varmış gibi.
sanki çok önemliymişim gibi…
(bölüm 2)
A.Alperen Bayram
-https://www.youtube.com/watch?v=uH_PKQMUyiI-