Sekiz yıl önce bugün’le başlayan kırık hikâyemin artık ölümün soğuk kucağında ısınmak İçin direnmeye çalıştığını biliyorum, boşuna yorma kendini; bittiyse bitecek ve anılarımın rafında okumayı sevdiğim en afili kitabım gibi durmayacak. Sekiz yıl sonra bugün artık kararımı verdim ben; kalbimde can bulduğun her bir zerren için kalbimde Yok etmek için mücadele ettiğim zamanlar adına büyük açılı sonsuz sandığım acılarımdan ve senden cayıyorum. Limanda yavuklusunu bekleyip dalgalarla ıslanıp hasta olan o kız gibi gör beni ve bil; o kız iyileşmek için tahammülsüz aşk yolculuğunun çaresiz ve mütemadiyen acılı hallerinden de cayıyor. Yapamam. Olmadı işte yapamadık. Ben sende bakımsız ve çirkin bir aşk olacaktım Ki prens imajın zedelenecekti, kıyamadın tahtının altın sarısı edep güzergahına… yol senden ayrıldı, yol beni ayırdı; uzun lafın kısası olmadı işte…
Bıraktım, olmasın. Olmaması gereken her şey saçını döker, kelleşir yaşlanır ve hafızalarda yer edinmeyi bile unutur zamanla, hayat bu… nefretimi dilenci amcanın ellerini açıp gözlerime yalvararak baktığı insanlık hatırına geri çekiyorum, çünkü bu dünyada hâlâ nefret çirkin görünüyor ve ben güzel sevmeye devam etmek istiyorum.
Sekiz yıl önce bugün başlamadan biten hikâyemin karahindibası… üflediğim senlerce uçurduğum ve benden giden mavi gökyüzüm var benim; tohumlarımı belertmeden kader, üstünü giydirip umuda, öylece çıkmalıyım hayatın bir numaralı değişen düzenine…
El sallıyor gönlümün hoşnutluğundan sakladığın uçurtma… biliyorum, onu seninle uçurmak mümkün olmadı; olmayacaktı, olmamalıydı. Kabul gayreti içerisinde ben de el sallıyorum artık ona, bıraktım. Herkesin uçurtması kimin ellerinde uçmak isteyeceğine, kimin gönlünde kayıpları unutturacağına karar verir. Senin uçurtmanın sahibi ben değildim tekli sancımın karahindiba tohumu…
Bavuluma sığdırdığım kırık hikayemin iyileşmemiş şarkılarını İstanbul’un denizine emanet ediyorum, bir gün deniz iyileşmeye niyetlenirse o vakit iyileşmeye niyetli şarkılarını veririm sevmeyi öğrenmek isteyenlere; yalnızca artık biliyor gönlümün sol anahtarlı sahici sağ yanı; kalbim solda olamadığı ve sağda olup böyle bir anomaliyi yaşattığı gibi Ellerimiz de birbirine dar gelir, çok gerçekçi isimsiz imzasıyla ben bir daha senin şarkılarının iyileşmemiş acılı rekabetinin şefkatli kucağı olamam. Artık yollar hoş olsun, ters istikametli vefalı vedamın karahindiba tohumu; gidişatımızın kısmetsizliğine bir öpücük bıraktım, yolun düşmez ama; bir gün duyarsan birilerinden kalben bırakıldı oraya, üstüne basmadan ve ayak izin öpücüğüme karışmadan üfle kendi tohumunun vefasız ayıbından…
Dilâra AKSOY