Sonra çok şey oldu, hatırlayamayacağımız kadar çok..
Tükendik sanki, mutluluğumuzu paylaşmaya utanmaya başladık, gülümsemeye çekinir olduk. Sokaktan geçerken insanların yüzüne gülümseyerek bakmaktan vazgeçtik. Günaydın,merhaba iyi akşamlar bütün bu kelimeleri sadece en yakınlarımıza söylemeye başladık. Oysa güzel olmaz mıydı ? Sabah yanından geçtiğin simitçi dayıya bir “merhaba” demek, aynı sokakta işe gitme telaşı yaşadığın insanlara tebessüm etmek. Ah bir gülümseye bilseydik. Evine giderken balkonda oturan teyzeye “nasılsın” demek güzel olmaz mıydı mesela? Sebepsiz yere karşından geçen insanlara tebessüm etmek delilik midir? Bütün bunlar delilik mi ? Hangisi delilik? Bu kadar umutsuz ve mutsuz olmanıza sebep olan her şeyden nefret ediyorum.
Gıybet diyerek insanların hayatları hakkında konuşmanız neden cazip geliyor? Neden onların yürüdüğü yolu bilmeden ayakları hakkında konuşuyorsunuz? Neden onlarla konuşmuyorsunuz? Kim bilir kimin ne yaşadığını? Sahi biz böyle mi büyüdük? Biliyor musun hiç sanmıyorum. Biz çok güzel büyüdük fakat korkuttular bizi, gülümsediğin, merhaba dediğin, yardım etmek için yanına koştuğun insanlar artık o eski insanlar değil. Yan komşun katil çıkabiliyor, o çok masum görünen çocuk tecavüzcü olabiliyor, yardım eli uzattığın o arkadaşın, akraban bir günü seni hiç ummadığın an da arkanda vurabiliyor.
Sevdiğin çok az insan var biliyorum,korkuyorsun onları kaybetmekten, korkuyorsun gitmesinden,ölmesinden vazgeçmesinden…
Ama dostum ama arkadaşım ama canım kardeşim buralarda insanlar şan eseri yaşıyor! Buralarda insanlar bazen işlerinden bir daha dönemiyor,buralarda insanlar sevdiği kadının/adamın elini bazen son bir kez tutuyor son bir kez sarılıyor bilmeden. Bir gün sıra bize de gelecek biliyorum, bir gün benim de şansım yaver gitmeyecek… Bir gün bu lanet
düzenin kurbanı olacağım/olacaksın işte acı olan budur çünkü bu bir gerçektir.
Yeter kınamayın, yeter biz artık YETER demeyelim.
Karanlığa…