Gırtlağımda dolanan bir böcek var. Siyah onu duyu organlarımla görüyorum. Görmek istemediğim onca şey varken o böcek tüm görüntüleri kararttı. Ağ örüyormuş gibi tam da beynime. Görüntüleri bu kadar karartmışken onu gırtlağımda boğmanın yolunu bulamıyorum. O onca şeyi aynanda düşünürken ben gırtlağımda dolanan böceği öldürmenin yolunu bulamıyorum. Karanlığı, siyahlığı beni boğuyor ben onu boğmak isterken. İnce biraz tüylü ve sayıca fazla olan bacaklarıyla dolanıyor gırtlağımın üzerinde. İğrilti var içimde. Aydınlık sanki bana sırtını dönmüş gibi hissediyorum. Beni bu böcekle yalnız başıma bıraktığı için ona kızgınım. Hiç tanımadığım o aydınlık ne garip ki onunla en sıkı dost gibi küstük birbirimize. Böcek aydınlıkla tanışmamış benim gibi. Bütünleşiyor gibiyim onunla. Sanki sanki o bedenimin içinde bir fazlalık olmaktan çıkmışta vücudun yaşamına devam etmesi için en gerekli organ yerini almış. Bu beni korkutuyor dostum. Duvarlarım dört duvarım sana sesleniyorum. Beni duyuyor musun ? Ya da duymamazlıktan mı geliyorsun beni ? Sende benim gibi ondan korkuyorsun biliyorum dostum. Ama korkma ben onu ansızın bacaklarından beynime asacağım. Orada alacağım onun canını. Beynime ördüğü ağ ne kadar benim düşünmeme izin vermesede satırlarım var dostum. Duy sesimi sana döneceğim senden gitmedim. Ne olursun sende bana aydınlık gibi sırtını dönme.