-Ağlayarak gözümüzü açtığımız bu dünyada ‘Anne’ hayatın bize koşulsuz verdiği bir hediyedir. Zorluklarla mücadele ederken ya da kendini yalnız hissettiğin zaman yanında ve arkanda olan kanatsız bir melektir anne bir çoğu için. Hayata hazırlanırken en büyük yol göstericidir. Bazıları doğarken meleklerini kaybederler bazılarıysa meleği tarafından kabullenilmezler. Şimdi diyeceksiniz hiç çocuğunu sevmeyen anne olur mu? Genel toplumsal kanı her annenin içgüdüsel olarak çocuğunu sevdiği yönünde olsa da bu maalesef herkes için geçerli değildir. Peki annesiz büyümek mi daha zordur yoksa sevgisiz bir anneyle büyümek mi? Ben annemi kaybetmedim ama onu hiç bir zaman sahip olamadım. Hayattaydı ama benim değildi. Küçükken başkalarının anneleriyle kıyaslama fırsatım olmazdı her anne böyle sanıyordum çünkü benim gerçekliğim buydu. Bana baktığında gözlerinde hep onaylamayan bir bakış vardı. Kalbine ulaşmak isterdim, önümde küçücük varlığımla ezip geçemeyeceğim bir buzdağı vardı. Beni sürekli cezalandırdığını hatırlıyorum. Onu kızdıracak şeyler yapınca en azından umrunda oluyordum vereceği cezayı göze alarak. Onun birtanecik çocuğu olmak, onun en sevdiği olmak tek amacımdı çocukluğumda. Sevginin kazanılması gereken bir şey olduğu öğretilmişti bana annem tarafından. İşi alışverişi hatta benim dışımdaki herşey daha önemliydi hayatında, ondan öğrenmeye ihtiyacım olan çok şey varken sadece değersizlik ve sevgisizliği öğretmeyi seçti. Okula gitmeyecek kadar küçükken bakıcılar ilgilenirdi benimle daha 4 yaşındayken de kreşe başladım. Arkadaşlarımın yanında hep melekleri vardı, onlardan utanıyordum benim eksik olduğumu farkedecekler ayıbımı görecekler diye korkuyordum. Annelerinin arkadaşlarıma verdikleri koşulsuz sevgiyi gördükçe onun sevgisini kazanmaya çalışan tarafım öldü ve geceleri annemi sevmediğim için beni affetsin diye Allah’a dua eden birisine dönüştüm. İlkokula başladığımda ailem boşanma kararı aldı. Sanki yeterince eksik hissetmiyormuşum gibi yeni bir bölünmeye daha yer açmalıydım kırılgan ruhumda. Boşanmalarından sonra bir dönem belki annemin kalbinde beni sevmek için yeterince yer açılmıştır diye düşündüm ama benim göz koyduğum yeri depresyon histerik üzüntü nöbetleri ve daha sonrasında başka erkekler çoktan ele geçirmişlerdi bile. Babam da kendini bulmaya çalışıyordu o yıllarda. İki yetişkin olarak beni dünyaya getirmiş büyüme görevini bana bırakıp kendilerinde kaybolmuşlardı. Birkaç gün annemde birkaç gün babamda kalıyordum. Aileyle akşam yemeği gibi lükslerim yoktu hatta kendimi ait hissettiğim bir evim bile yoktu. Evi ev yapan sevgidir bizimkiyse birbirine tahammül etmeye çalışan iki insanın aynı çatıyı paylaşmasından öteye gitmiyordu. Bana tavrı iyice değişmişti artık onun için kariyerini engelleyen ve olmak istediği kişiyle arasında duran kocaman bir engeldim. Bir kamburdan farkım yoktu sanki. İlgisini çekmek için sürekli onaylamayacağı şeyler yapıyordum. Bu benim sessiz yardım çığlığımdı. Duymadı. Zorla aynı evde geçen birkaç yılın ardından tamamen gitti. Ergenliğe giriyordum tam o yıllarda. Kullanma kılavuzu kaybolmuş kapsamlı ve çözülmesi zor bir makineden farkım yoktu. Daha çok hata yaptım, daha çok yara aldım haberi bile olmadı. İnsanlar giriyordu sürekli hayatıma açık denizde bir can simidi bulmuş gibi tutunmaya çalışıyordum oysa can simidi sandıklarım yılandı. Her seferinde daha kötü düştüm. İçimde bana yetecek kadar ben kalmadıkça daha fazlasını isteyen aç gözlüler çıkıyordu karşıma. Acımı paylaşmayı deniyordum acıdığı yerden kanatıyorlardı ben kendimi açtıkça. Umudumu kaybedersem tutunacak dalımın kalmayacağının farkındaydım saflığımı henüz kaybetmemişken gerçek sevgiye sahip olmak için her parçamı gözden çıkardım ne var ki sevgiden yana hiç yüzüm gülmedi. Büyüdüm sonunda, daha içimdeki çocuğun yaralarını saramadan büyümek zorunda kaldım. Tedavi edilmeden geçiştirilen yaralar büyüyerek karşıma çıkıyordu. O kadar çok parça eksilmişti ki benden, benden kalanlar sadece bir başarısızlıktı tüm ailem ve çevremdekiler için. Anlamaya çalışır gibi yaklaşanlar anlamanın yakınından bile geçmiyordu. Ben de anlatmaktan vazgeçtim sonrasında. Belki bu fikri yadırgayanlar olacaktır ama annemi doğarken kaybetmiş olmayı hayatım boyunca sevgisini kazanmaya çalışmaya tercih ederdim. Değersizlik hissinden kurtulamamak sağlıklı ilişkiler kurmamı engelledi her zaman. Yetersizlik hissi bir şeyi tam başaracağımda vazgeçip bırakmama yol açtı. Kimseye güvenemedim, terkedilme düşüncesi en mutlu olduğum anlarda bile boğazıma bir yumru olup oturuyor bir milim bile kıpırdamıyordu. En kötüsü de ne biliyor musunuz? Şuan gelip sarılsa en ufak öfke kalmaz içimde. Kendime bile söylemekten kaçınsam da ben hep onun beni sevmesini bekledim. Vefasız bir sevgiliyi beklemekten daha sancılı inanın bana. Bir gün ona dönüşme düşüncesi beni o kadar korkutuyor ki… Her kadın anne olabilir ama her kadın anne olmayı haketmez.