Küçükken ben de derdim; neden bu hayattayım, ne işim var burada, ne için gönderildim, neden böyle bir bedendeyim, eminim benden daha iyi birilerini bulabilirlerdi, neden beni seçtiler, neden ben, diye. Tabi artık bunları sorgulamıyor değilim. Size; ben artık olgun biriyim, zaman geçtikçe büyüyorsunuz gibi zırvalıklardan bahsedecek değilim. Aksine! Sen neler yaşadıysan osundur. Küçükken ne isen büyüyünce de ona dönüşüyorsun. Tecrübelerin seçimlerini etkiliyor, bahsetmek gerekirse. Bunun ve ya başka herhangi bir şeyin seni değiştirdiği yok. Sen zaten içindekini şeyin dışarı çıkmasına ve ya onun kendini geliştirmesine izin veriyorsun. Kendimizi kandırmak ruhumuzda var. Aşağılık bir canlı mekanizması olduğumuzu fark ettikçe işler kolaylaşır.
“Yapamıyorum Muhammed. Acı çekmeme engel olamıyorum. Hiçbir şeyden tat alamıyorum. Uyuyamıyorum. Hareket edemiyorum. Yemek yiyemiyorum. Hiçbir şey yapmak istemiyorum.”
Özet geçmem gerekirse bana Muhammed adımla sadece ailem hitap ederdi. Şimdi gün ortasında, annem, yaklaşık 15 yıllık, yıpranmış koltuğa oturmuş, dertten solmuş yüzüyle bana bakıyor, kendisini, son çare olarak teselli edecek oğluna, bana içini döküyor, cevap bekliyordu. Ben gözümü kaçırıyordum. Genel olarak insanlarla konuşurken de gözlerinin içine bakmazdım. Şimdi bu durumda annemin yüzüne dahi bakmak istemiyordum. Biliyordum ki o ölünce sadece o hallerini hatırlayacaktım. Elimden geldiğince bir şeyler anlatırken sağa sola bakıyormuş numarası yapacaktım. Bulunabileceğim en rezil durumlarda bulunmuştum hayatım boyunca. Bir boka yaramayan çözümlerim vardı elbette. Bu da onlardan biri tabi.
“Ne yapayım, sen söyle. Düşünmeden edemiyorum. Sen nasıl yapıyorsun? Ne düşünüyorsun? Nasıl devam edebiliyorsun?” Konuşmasını kesmek istemeden ama kesercesine lafa girdim. Soruları bile acı veriyordu.
“Ben en başından beri kendimi buna hazırlıyordum. O olaylar yatıştıktan sonra. Biliyordum daha başımıza çok şey geleceğini. Onun böyle yapacağını. Ben şu anda çekmem gereken acıları şimdiye kadar yıllarca çektim. Artık bitti. Ben buna hazırdım. Beni şaşırtmadı. Üzülüyorum elbet ama onun için değil, sizin için. Sizin kaldıramayacağınızı biliyordum.”
“E ben hazırlamadım. Ne yapayım şimdi? Evde tek kalamıyorum. Ruhum daralıyor. Yalnız kalmaktan korkuyorum.”