Ağustos,2015
Bu öyle bir yazı ki yolculuğumu tamamlayabilirsem gerisini sizler yazacaksınız!..
Henüz 9 yaşındayken harfleri yan yana getirdiğim veya kitap okumaya başladığımda dünyanın durmasını arzulardım.Büyüdükçe fark ettim ki onlar ayrı bir dünyaydı ve aynı anda var olabiliyorlardı,durmaya/durdurulmaya lüzum kalmıyordu.
Okuduklarım gibi yazabilmek ve kendimde bu uçsuz bucaksız dünyada yaşamak cesaretini bulduğumda 12 yaşındaydım,ilk öyküm:Mavi Bisiklet. Mavi sevdam buradan gelir bir bakıma.Mavi;gökyüzüdür,özgürlüktür,sonsuzdur ve ben “mavi bisiklet”imi sonsuza sürmek istemiştim çocuk aklımla.İşte bu isteğimi/hayalimi de yazarak yaşamıştım(hâlâ yaşıyorum ve ömrümce bunu yaşamak isterim).Bisikletim kalemim oldu ve ben onunla kağıtlarda kıtalar arası seyahat ediyorum.Bu enfes bir his!
Yaşımın ilerlemesiyle olgunlaşmaya başladı fikirlerim.Yolunda ilerlemem gereken bir meseleye kucak açtım,hayatımın her alanına yaymaya çalıştığım lâkin şimdilik yazılarımda uyguladığım bir mesele bu: “Hamdım,piştim,yandım.” Meselesi. Mevlana’nın yaşamını özetlediği bu üç kelimedir benim de pusulam.
19 yaşındayım;çoğu insana göre genç bir yaş,okuyanlara(okul değil,kitap) göre ileri bir yaş ve yazanlara göre ise arafta bir yaş. Ben de arafta bir zât-ı âciz,pişmeye çalışan bir talebe…Bu yolda buzdağının biraz altındaki gerçeğin küçük bir kısmına (tamamına değil yol çok uzun) ulaştım.Yazmanın sırrı onları harflere/kelimelere hapsetmemekte,özgürlüğüne kavuşturmakta.İşte o zaman tüm dürüstlükleriyle,içtenlikleriyle ellerinize emanet ediyorlar varlıklarını,şekillerini belirlemenize izin veriyorlar.Yazım/imlâ kurallarında saklı değiller, bunlar yalnızca vasıta,varılacak durak ise mânâ ve bu mânâyı verecek şairin yahut yazarın dikkat edeceği husus da “altının dilinden en iyi sarrafın anlıyor oluşu” hususundan öte değildir; herkes anlamaz,görmez ve duymaz.Lâkin kelimenin sırrını çözen mânânın derinliğini anlar,görür ve duyar.
Büşra AYAR