İnsan, insanlığını yine insanlarda yitirir. Bir insandan doğar ve yine bir insanda ölürsünüz. Yalnız kalamaz, muhtaçlıktan ölürüz. Ayrılıktan, acıdan, nefretten, kinden, öfkeden, duyarsızlıktan, intikamdan, sevgiden, ailesizlikten, dostsuzluktan ve yalnızlıktan ölürüz. Ölürüz de yine insana sığınırız. Yalnız geldim, yalnız yaşarım diyememekten ölürüz.
Kendimiz olamamaktan ölürüz. Kendimiz olabilsek, yalnız kalır yine ölürüz. Neden kendimiz olamıyoruz peki? Kolay mı geliyor? İnsanların kabına sığıp hapsolmayı seçiyoruz da, şeklimiz şemalimiz değişiyor da neden kendimiz olmayı bir türlü seçemiyoruz?
Korkuyoruz belki, korku bizi insanlara itiyor. En derin boşluklarda yalnız kalmayı, kendimiz olmayı beceremediğimiz için korkuyoruz. Korkuyoruz da liman niyetine sığınıyoruz insanlara.
Aşk diyor ” bağzıları” buna. Oysa kendini kaybettiren hangi aşk iyi niyetlidir? Hangi aşk, aklımızı kalbimizi esir alarak bizi özgür kılabilir. Hangi aşk bizi kendimiz yapabilir?
Aşk gidiyor! Aşk geriye bakmadan terk ediyor bizi ve biz yalnız kalmaktan korktuğumuz için dostlarımıza, ailemize ve yine aşka sığınıyoruz. Başka kollara kucak açıp, en derin hislerimizi başka bedenlerde bastırıp insanlığımızı yitiriyoruz. Ve yine kendimizi bulamıyoruz.
Kayboluyoruz. Ruhumuzun” varlığı” bizi kaybediyor.
Şarkılar mı yoksa bizi kendimiz yapamayan? Olmasaydı şarkılar. Güzel sesler, sözler, müzikler olmasaydı? Çirkin olsaydı her şey. Evet evet Bence şarkılar olmamalıydı, sesler çirkin, müzikler yok olmalıydı. Ya da ruhumuz, ruhumuz zarar… Beden varken akıl yeterdi…
Yetinmeyi bilir mi insan? Bir kadın dolabını açtığında ” yeterince kıyafetim var” diyebilir mi? Bir erkek ” başka bir kadına bakmaya ihtiyacım yok” diyebilir mi? Bir çocuk ” ne çok oyuncağım var” diyebilir mi?
Deseydik, fazlasına ihtiyaç duymasaydık ”Kendimize de” yetebilirdik.
Gecenin, yalnızlığa eşlik eden sigaranın, dumanı üstünde çayın ve ” kendimizin” tadını ne verebilir bize?
Kendimize yettikten sonra insanları ” ihtiyaç” olarak değil, aynı evrende yaşadığımız, bize bahşedilen duyguları ” paylaştığımız” varlıklar olarak görebilsek kendimiz olmayı en çok o zaman becerebilirdik.
Kendin olmak ”Zordur.” Kendini bulduktan sonra geri dönmesi ise daha zordur. Kendin olmak ” güçtür” ve kimse güçsüz olmayı istemez.