Günden güne bedeninden sıyrılıp zifir karası bir bataklığa gömülüşünü izledim.
Tüm renkleri avucunun içine alıp teninde karışmasını bekledim, fakat onları gökyüzüne bıraktın, yalnızca bir kaç saniyeliğine sana sunacakları gösteri için.
Çalılıkların ardındaki kelebekler ortaya çıkıp kanatlarına taşıdı hepsini gözle görünmez bir hızla.
Kendini attığın çukurdan çıkarmaya çalıştın sonra, ellerini çırptıkça batmaya devam ettin.
Siyah bir mürekkebin içinde anlatamadığın her bir kelimenin yansıması oldun.
Kalan son umudun olan yıldızları kullandın, ışığının göz bebeklerine dolmasını sağladın ve kalbindeki katranı parlaklığıyla kırması için çabaladın.
Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan hepsinin bir parçası oldun, yanı başındaki ağaçlar ve havada süzülen kuşları arkadaş edindin kendine.
İçindeki renkler sönmüştü çoktan, ama hayalini kurdukların, gerçek renklerden daha canlıydı aslında.
Hayatta olmanın sebebini anladın bir kez daha. Er geç bir gün kesilecek nefesinin farkında olarak her bir duyunun ve duygunun seni kollarında taşımasına izin verdin.
Acının içinde merhameti, nefretin içinde sevgiyi buldun ve öğrenmen gerektiği kadarını öğrenip özüne geri döndün, Nihayetinde başı boş dolaşan her bir ruhun döneceği yere.