Her şey, herkes değişiyor. Sosyal medyanın ve teknolojinin ele geçirdiği şu ahir dünyada edebiyatın da bu değişimden nasibini almasını gerekiyordu. Üç yıl öncesine kadar internette ‘Kitap Tanıtım Filmi’ diye arattığınızda sadece birkaç örnekle karşılaşıyordunuz, halbuki artık önünüze birbiriyle yarışan onlarca çalışma listeleniyor.
İlk kitap tanıtım filmimi çektiğimde, birçok çevreden şu soruyu almıştım: “Peki, bir kitabın filmini çektiğinde okuyucunun hayal dünyasına müdahale etmiş olmuyor musunuz?” Bu söyleme önceleri hak verir gibi oldum, ama aklıma hemen değişim geldi. Dünyada 500 yılı aşkın süredir roman yazılıyor ve bu tür, insan var olduğu müddetçe devam edecek. Fakat, romanın nasıl yazıldığı, nasıl hazırlandığı ve nasıl sunulduğu sürekli bir değişim içerisinde. 70’li yıllarda yayınlanmış olan bir kitabı elinize aldığınızda, ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız. Eski kitapların bir çoğunda kapak resmi kullanılmazdı. Genellikle koyu yeşil, siyah veya bordo renginde ciltlenir ve okuyucuya sunulurdu. Günümüzde her hangi bir romanın kapak resmi olmadan piyasaya sürülmesi kabul edilebilir bir durum mu sizce? Gelecekte her kitabın bir tanıtım filmi olacak demiyorum ama birçok kitabın fragmanının çekilmesini de yadırgamamak gerekir diye düşünüyorum.
1974’de yayınlanmış örnek bir kitap kapağı.
Sinema endüstrisinde bir deyim vardır: İyi bir film fragmanı yapmak için şu 3 özellikten sadece 2’sini seçebilirsiniz: Hız, Kalite ve Masraf. Çekeceğiniz tanıtım filminde eğer hız ve kaliteyi kullanmak isterseniz, ucuzluktan feragat etmeniz gerekir. Çünkü filmin masrafı artacaktır. Hızlı ve ucuz bir şey çekerseniz, bu sefer de pek kaliteli olmayan bir iş ortaya koyarsınız. Hem kaliteye hem de hem de yüksek bütçeye sahip olursanız, bu sefer de hızdan yersiniz.
Ben de yukaridaki öğretiyle yola çıkıp, ilk romanım Cydonia’nın tanıtım filmi için kalite ve masraf seçeneklerini kullandım. Ortaya çıkacak olan çalışmanın hızlı olup olmaması benim için önemli değildi. Özenle hazırlanmış bir çalışma istiyordum ve filmin hazırlanması iki ayımızı aldı. Öncelikle, Norveçli bir yönetmenle anlaşıp, aklımdaki sahneleri anlattım. Daha sonra öyküdeki orijinalliği izleyiciye aktarabilmek için gerekli her milletten insan bulduk. Yeni Zelandalı, Iraklı, İsrailli, Norveçli…
Mezarlıkta koşacak olan Ortadoğulu bir çocuğa ihtiyacımız vardı. Oslo’da 10 yaşlarında Ortadoğulu bir çocuk bulmak elbette çok kolay ama çocuğunun mezarlıkta koşmasına ikna olacak ebeveyni bulmak hiç de kolay değil. Bir arkadaşım vasıtasıyla daha önce de sinema tecrübesi olan bir çocuk bulduk. Bir adet PlayStation CD’sine karşılık bize 3 saat yardımcı oldu ve çekimleri tamamladık.
Sonuç olarak, aşağıdaki tanıtım filmini hazırlamayı başardık.
https://www.youtube.com/watch?v=2Nt4y7k8cCc
İkinci romanın tanıtım filminde ise yeni bir yaklaşım denemek istedim. Bu kez, kaliteden feragat edip hız ve masraf öğelerine yöneldim. Zaten, Piri Reis ve Nostradamus için telif hakkı sorunu bulunmayan yeterli görsel materyal internette bulunuyordu. Tek yapmamız gereken izleyiciye ne aktarmak istediğimizi iyi tayin edip, bunu heyecan verici bir müzik ve grafik eşliğinde hızlı bir filmde sunmaktı. Cydonia için çektiğimiz tanıtım filmi 57 saniyeydi, Piri Reis ve Nostradamus’un fragmanı ise 47 saniye.
https://www.youtube.com/watch?v=H_ac9cu0jJU
Sanırım hangi yaklaşımın daha başarılı olduğunu zaman gösterecek.
Sercan Leylek / OSLO
İletişim: facebook.com/PiriReisVeNostradamus