Kalabalık ortamlarda yardıma ihtiyacı olan bir kişi varsa, o kişiye yardım etme olasılığı topluluğun miktarına göre değişir. Şayet kişi sayısı 3 – 5 kişi ile sınırlıysa yardım alma oranı artarken, topluluk sayısı daha fazlaya çıktığında “Nasıl olsa birisi yardım eder” fikri daha baskın bir düşünceye dönüşür. Catherine (Kitty) Genoves 13 mart 1964’te New York’un Queens bölgesinde barmen olarak çalıştığı bardan evine doğru yola çıktığında belki de arkadaşlarının, dostlarının ve de insanların ne kadar iyi ve yardım sever olduğunu düşünüyordu, belkide aldığı bahşişler ve ona iyi davranan insanlar yüzünden… Ama kaderin cilvesi onu o gece başka türlü düşünmeye sevk edecekti. Çünkü bir seri katil olan Winston Moseley ile daha tanışmamıştı. Her seri katil gibi Winston’un da işlediği cinayetleri hem kamufle hem de finanse etmesi için ikinci bir kimliğe ihtiyacı vardı. O da bunun için bir iş makinesi operatörü olmaya karar verdi. Sonuçta ekmeğini taştan çıkaran bir işçiden kimse şüphe etmezdi. Winston, Kitty cinayetini işlemeden önce de insanları öldürmüştü. Dolayısıyla o gece Catherine’i gördüğünde içindeki karşı konulmaz öldürme açlığı yeniden kendini hissettirmiş, etrafın sessiz ve karanlık olması ise onu yeniden cesaretlendirmişti. Aklına daha önce öldürme ve yok etme açlığını bastırdığı Barbara ve Ann geldi. İşte yine aynı bastırılamayan haz dalgası onu ele geçirmiş ve istediğini elde edene kadar da yakasını bırakmayacaktı. Gece biraz serindi Kitty üzerine aldığı atkıyı boğazına doğru biraz daha çekti, malum bu mevsim hasta olmak için çok elverişliydi. Ayrıca hasta olacak kadar bir lükse de sahip değildi. Ödenmesi gereken faturalar, giderler… Sonra aklının böyle şeylerle meşgul etmemesi gerektiğini ayakları hatırlattı ona; “O kadar çok yorgunum ki şimdi bunları düşünerek uykumu kaçırmamalıyım” diye düşünmüştü. Tek istediği bir an önce evine giderek sıcak bir duş alıp hemen uyumaktı ve böyle olması için adımlarını biraz daha hızlandırdı Kew Garden bölgesinden geçerken. Birçok gece aynı yerden geçerken hep içi ürperirdi. “İşte yine aynı duygu sanki biri beni takip ediyormuş gibi hissediyorum” diye düşündü. Ama o kadar yorgundu ki bu sefer arkasından ona sinsice yaklaşan adamı göremeyecek kadar yorgun… Winston çevresini kolaçan ederek avını takip eden bir çakal gibi hareket ediyordu. Sessizdi ama kalbinin sesi sanki her yerden duyuluyormuş gibi hissediyordu. Elindeki bıçağa daha sıkı sarıldı, adeta koruyucu bir tılsımmış gibi… Kew Garden yatmaya hazırlanıyordu hatta çoğu kişinin evinde ışık bile yoktu. Zaten bölge itibariyle erken yatan insanlarla doluydu. “Ne güzel istediğin zaman yatıp uyuyabilmek” diye düşündü Kitty, evlerin birinde lambaların kapandığını gördüğünde. Böyle bir lükse uzun zamandır sahip değildi, sorumlulukları kendisinin ve ihtiyaçlarının önüne geçmişti. Saat gecenin üçüne geliyordu, Winston artık harekete geçmesinin gerektiğini hissetti ve daha hızlı yürüyerek Kitty ile arasındaki mesafeyi azalttı. Arkasındaki adamın kendine yaklaştığını gören Kitty yaklaştığı evinin bulunduğu apartmana doğru koşmaya başladı. Kurbanının paniklediğini farkeden Winston anı bir hareketle elindeki bıçağı Kitty’e saplayıp çekti. “Aman Tanrım bıçaklandım” diye olanca gücüyle bağırdı Kitty. O sırada Kew Garden ’da oturan bir kişinin üst dairelerden sesi duyuldu, “Rahat bırak kızı” Kız gibi kendide panikleyen Winston hemen kaçarak ara sokaktaki kitapçının yanından kayboldu. Kitty yaralanmıştı can acısıyla ayağa kalkarak apartmanının kilitli kapısını açmak için yeltendi. Fakat katilin aslında kaçmadığını sadece köşede saklanıp onu hala izlediğini bilmiyordu. Etraftaki sesleri dinleyen Winston başka kimsenin bir şey demediğini hatta perdelerin bile kıpırdamadığını gördüğünde ikinci hamlesini yaptı. Kitty’i ikinci kez bıçaklamıştı artık. “Yardım edin İmdatt!” diye tekrar bağırmaya başladı Kitty. Gecenin o saatinde tatlı uykuları bölünen bir kaç kişi pencereye çıkarak “Hey sen napıyorsun, bıraksana kızı” gibi cümlelerle sinirlerini belli etmişlerdi. Winston tekrar kaçarak saklandı. Kitty artık daha yavaş hareket edebiliyordu, vücudundan akan kanı gördüğünde şoka girmesi an meselesiydi. Son bir hamleyle kapıya doğru yöneldi açtı ve kendini apartmanın koridoruna doğru attı. Bir yandan da “Ne olur yardım edin, kimse yok mu? İmdatt!” diye bağırarak birilerinin gelip bu katilin elinden kurtarması için çabalıyordu. Winston evli ve iki çocuk sahibi bir iş makinesi operatörü olduğunu unutmuş tamamen saplantılı hislerinin esiri olmuştu. Etrafı iyice kolaçan ederek üçüncü hamlesini yapmak için apartmana doğru hareket etti. Koridora girdiğinde yerde kanlar içinde yatan Kitty Genoves’i gördüğünde bağırmasına fırsat vermeden bıçağı ciğerlerine sapladı. Kitty bağırmak için ağzını açsa da artık sesinin çıkmayacağını gayet iyi biliyordu. Winston üzerine abanarak ona tecavüz etmeye kalkıştığında birden polis sirenlerini duydu ve hemen oradan kaçarak beyaz sedan arabasına binip uzaklaştı. Catherine (Kitty) hala nefes alabiliyordu. İki dakika içinde gelen ambulans gerekli ilk müdahalelerini yapmasına rağmen Kitty hastaneye ulaşmadan ölmüştü. Görgü tanıklarının ifadeleri ile Winston iki gün içinde yakalandı ve Kitty ’den önce işlediği iki cinayetide itiraf etti. Ancak geriye 35 dakika boyunca kurtulmak için mücadele eden bir kadın, gördüğü halde “Nasıl olsa biri polisi arar” diyerek bu cinayete göz yuman 38 görgü tanığı ve 1 tane psikolojik etki bıraktı. Seyirci etkisi (Bystander effect) Yaşanan bir olaya tanık olan kişi sayısı ne kadar fazla ise olayı yasayan kişinin yardım alma durumu o kadar azalır. Bu durum dünya nüfusunun 7 milyara yaklaştığı günümüzde neden birilerine hala yardım edilmediğini de açıklar sanırım. Başınıza birşey geldiğinde umarım etrafınızda birkaç kişiden fazlası olmaz!

Ertan Yavuz / icaforiz_