Küçükken annem çalıştığı için bana ananem bakardı. Her sabah saat 07.30 sularında annem işe giderken beni ona bırakırdı. Ananem beni 10’a kadar uyutmaya çalışırdı. Sonra kahvaltı vakti gelirdi ananem avucumun içine parayı sıkıştırır git bakkaldan bir ekmek bir de kendine meyve suyu al derdi.
Koşa koşa Mesut Bakkal’a gider
‘ Mesut abi bir ekmek bir meyve suyu ‘ elimdeki para genellikle bir ekmek ve bir meyve suyuna yeterdi ama ben oradan sadece bir meyve suyu bir ekmekle döndüğüm günü hiç hatırlamam yok öyle bir gün mahallenin sevilen bakkalı Mesut abi yaz günleri poşete kahvaltıdan sonra yersin diyerek bir dondurma atardı kış aylarında bu çikolata olurdu cips olurdu. Ve yine bir telaş bir koşuşturma eve giderdim ama küçükken isimlerini bilmediğim fakat her sabah bakkala giderken 15 saniye eve giderken yine 15 saniyeye yakın dinlemekten kendimi alamadığım konfeksiyonda çalan o şarkılar büyüyünce öğrendim onlara baba diyorlarmış. Orhan baba Müslüm baba Ferdi baba. He bu arada artık ekmek almaya giden çocuklara parayı eksik verirseniz ekmeği bile vermeden gönderir o küçük esnafın yerini alan her mahallede bir tane olan o marketler. Veresiye yazmazlar ‘ Ahmet abin gelsin veririm parasını akşama ‘ diyemezsiniz onlara kasiyerleri de genellikle somurtkan nerden buluyorlar bu kadar somurtkan insanları anlamıyorum adeta hayattan bezmişler. Yani demek istediğim
‘ mahalle bakkallarının değerini bilemedik, süper marketlerin ırzımıza geçmesine izin verdik ‘
Küçükken istemsizce uzaklaştığım o BABA’lardan keşke hep uzak dursaydım demiyor değilim arada ama imkansız çünkü biraz büyüyünce yolum şiire düştü ve baktım ki dinlediğim o pop şarkılar şiirlere hiç uymuyor ve bu adamlar sadece şarkı türkü yapmıyorlar çok büyük dersler var aslında bu adamların şarkılarında hüzün aşk var gerçek var. Neşet Ertaş’ın sazı Ferdi Tayfur’un o sesi Müslüm Baba’nın BABA ünvanını alıcak karakteri efendiliği ‘ ADAM ‘ lığı, Gencebay’ın mütevazi sessiz duruşu. Bu adamlar başka kelimelerle de çok rahat anlatılabilir. İşte küçükken o konfeksiyonun önünden geçerken duyduğum bu sesler büyüyünce birde baktım her yanımı kapladı bilgisayarım bu adamlarla dolu telefonumun playlisti yine bu adamlarla dolu. Gece gündüz bu adamları dinliyorum. Yolu edebiyata çıkan neredeyse her insan gibi kısa bir zaman sonra ben de sigaraya başladım sigara içerken okuduğum şiirlerin peşine bu adamların sesini ekleyince bir de baktım hüzünler hüzün gibi dertler dert gibi yaşanıyor.
Mesela Ahmet Kaya’nın o güzel şarkısının güzel sözleri
‘ Bir menekşe kokusunda seni aramak varya ’
Sonradan öğrendim ki menekşenin kokusu yokmuş işte anlayana.
Yada Neşet Ertaş’ın o güzel sözleri
Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne ?
Orhan Baba
Hatasız kul olmaz hatamla sev beni
Ferdi Tayfur’un o haykırışı
Sen de mi Leylaaaa ?
Bu sözler derin anlamlar içerir anlayana ama bir nesil geliyor ki buanlamsız ‘pop’ şarkıları müzikleri için seviyorlar – tabi ki de her işin olduğu gibi pop müzik kültürünün de istisnaları var –
Diskolarda barlarda publarda şat atanlar bira içenler viskiler vesaire size bir sorum var.
Çoğunuz niye rakıyı sevmiyor içemiyor ? Cevabını da aynen verebilirim çünkü rakı dert işidir ‘ BABA ‘ lar mezarı kazar Müzeyyen Senar gömer. Ama siz bunu bilemezsiniz çünkü Neşet Ertaş dinlemez rakı içmezsiniz Müzeyyen Senar’dan bir habersiniz.
İşte ben ise bu isimlerle yavaş yavaş yıl geçtikçe tanıştım ama o 13.Sokaktaki konfeksiyon atolyesinden gelen radyodaki sesler hep kulağımda yer alır lafı fazla uzatmaya gerek yok bu anlattığım nesil kendi neslimde olsa Onur Ünlü’nün o güzel lafını buraya tam olarak monte edebilirim
‘’ NEŞET ERTAŞ’ı tanımayan bir nesle aşina değiliz biz ‘’