Öncelikle sormak istiyorum;
Hayatmı elem ?
Yoksa hayatı elem gören bizler miyiz ?
Biz mi düşüncelerde kayboluyoruz ?
Yoksa düşüncelermi bizde kayboluyor ?
Hayat, düşüncelerden mi ibaret yoksa, düşüncelermizimi hayata tutsak ?
Bunun bir cevabı yok aslında.
Düşüncelerin üstünde de düşünce var oysa ki, bizi hayata iten ve bizi bizim düşüncelerizle kendine çeken… Deniz misali uçsuz ve bucaksız.
Balıkçının oltasına takılmış, bir balık gibi tutsağız bu hayatın içinde var olan ve hep süregelen ”tutsak düşüncelere”. Kendimizi bulmaktan uzak kaldığımız düşlere, muhtacız bir nevi. Hayallerde saklanan kayıp düşlerin, bir sigara dumanından farklı olmadığının ve her rüzgar vuruşunda duman uçup gitse de sigara ucunda yanan kor ateşin, ne zaman söneceği meçhuldür.
Belli belirsiz dalıp, düşüncelere kilitlenmek; cansız bir fidanın filizlenip, yapraklarının yeşermesi ve birden üflenildiğinde zemheriyi(soğuk) andıran bitişleriyle yapraklanın tekrardan dökülmesi ne derece elem…
Peki;
Düşünceyi düşünce yapan soyutluğumu ? Yoksa; Seni düşünceye iten somutluğun var oluşumu ?
Şahsımca, düşünceye iten somutluğun var oluşu…
Peki ya sence ?
Uçsuz bucaksız görünen denizlerin de bir sonu var elbet.
ELVEDA DİYEMEDİĞİM DÜŞLERİM,TEKRARDAN MERHABA…