Geçmişe dair ne varsa hatıralarımda yeşil benim.. Yedi göller.. Çok severdim orayı, orada kamp kurmayı, yere dökülüp biriken yaprakların üzerine atlamayı, göle taş fırlatmayı, en çok da göl kenarındaki kurbağalarla oynamayı…
Altı yaşındaydım o zamanlar. Kampımızın son günüydü. Eve dönmeden önce son kez kurbağalarımın yanına gitmek istedim. Canım acıyordu. Evet, o anki duygularımı ancak böyle tarif edebilirim, canım acıyordu!
Birdenbire aklıma dahiyane(!) bir fikir geldi. Kurbağaları eve götürmek! Elime geçen tüm kavanozlara teker teker koydum minik kurbağaları. Nefes alabilsinler diye kapaklarını da kapatmadım. Nasıl olsa gitmezlerdi, gidip de beni üzmezlerdi…
Eve varır varmaz arabanın bagajındaki kavanozlarıma koştum. Lakin karşımda duran sadece boş kavanozlardı.. Ve ağzına kadar taşan hayal kırıklıklarım…
Dedim ya daha altı yaşındaydım. Kurbağalarım kaçtığında tanıdım yalnızlığı… Kimseye anlatamadım bir başına bırakılmanın acısını. Kimse anlayamadı boş kavanozlara niçin ağladığımı… Daha o zamanlar anladım şiirden başka hiçbir kelimenin hüznüme layık olmadığını…
İşte o vakit anlamıştım her sevdanın bir ayrılık barındırdığını bağrında. Her tebessümün gözyaşları yüklendiğini… Her güzelliğin bir gün muhakkak bittiğini… Ve geride boş kavanozlar, tenha yürekler, üryan sancılar, gelişi güzel gidişi cehennem sevinçler kaldığını…
Berhava dizelerimin şerrinden bir kibrit şulesine sığınıyorum… Küllerine doğuyorum döküntü düşlerin… Hırçın lodosların ensesinde soluyorum nefeslerini… Çok da umursamıyorum artık can çekişmelerimi… Çok da tınlamıyorum kefensiz gülüşlerimi… Kalemimin iradesini odanın ışığına teslim etmek istemiyorum… Ölüm her gece şiirlerini fısıldıyor kulaklarıma… Cenazesi kitaplığımın üzerine düşüyor güneşin… Duyamıyorum kurbağaların seslerini…
Bak şimdi yine Ahmet Kaya geldi aklıma,
“Öyle bir yerdeyim ki ne karanfil, ne kurbağa…”
18.33
21.04.15
2 comments
Güzel ve sade bir deneme olmuş. Bana 11 yaşımdayken yaşadığım bir anımı hatırlattı. Şimdi düşünüyorum da zaman o kadar çabuk geçiyor ve geçen zamanla birlikte ömrümüze yeni alışkanlıklar ekleniyor. Hep bir şeylere alıştırılıyoruz. Kaybetmek, yalnız kalmak, aşk acısı, üzülmenin çeşitleri… vs. Ve bunlara karşı insan olarak yine ayakta kalabilmeyi ve mücadele edebilemeyi… Neyse sözü fazla uyattım:) Muhabbetle…
“Hep bir şeylere alıştırılıyoruz. Kaybetmek, yalnız kalmak, aşk acısı, üzülmenin çeşitleri…”
Yazimi ozetlemis oldu bu cumle yorumunuz icin tesekkür ederim..