Millet: Çoğunlukla aynı topraklarda üzerinde yaşayan; aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek birliği olan insanlar topluluğudur.
Devlet: Toprak bütünlüğüne bağlı olarak, siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık.
Demokrasi: Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi.
Cumhuriyet: Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi.
Halk: Aynı ülkede yaşayan, aynı kültür özelliklerine sahip olan, aynı uyruktaki insan topluluğu.
Gündelik hayatımızda sıkça kullandığımız kelimelerin anlamlarını bir kez daha öğrenelim. Millet, devlet, demokrasi, Cumhuriyet sıkça kullanıldığı platformlar olan siyaset ve seçimlerdir. Referandum sonrası çıkan sonuçlarla birlikte sıkça kullanılmaya devam edilmektedir. Lakin bugün baktığımızda milletin öneminin küçümsendiğini, kararına saygı duyulmadığını görüyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir referandumla anayasa değişimini onaylamış, tabiri yerindeyse prangalarından kurtuluşunu göstermiştir. Bu reform hareketiyle darbe anayasasını tarihe gömmüş; demokrasi ve Cumhuriyetin gerektirdiği halkın kararıyla sivil bir anayasanın kararını vermiştir. Koalisyonların, istikrarsızlığın, bilinmezliğin önünü tıkayıp; ülkesinin şahlanmasına öncülük etmiştir. Bu direnişin lideri olan Sayın Cumhur”BAŞKAN”ımız Recep Tayyip Erdoğan milletin desteğiyle girdiği seçimlerde, milletiyle tekrar kazanmış olup “milletine sivil anayasa” yolunu açmıştır. Tüm demokrasi nizamına uygun geçen seçimlerimizde olduğu gibi (çok partili dönem ve sonrası) bu seçimimizde karar merci millet olmuş ve kararını vermiştir.
Görüyoruz ki; seçimden önce milleti kapı kapı dolaşanlar, millete güvenip sırtını millete dayadığını söyleyenler; bugün çıkan sonuçtan rahatsız olup milleti aşağılama, suçlama, hakaret yollarına baş vuruyorlar. Adında “Cumhuriyet” rejimini taşıyan partinin vekilleri ve tabanı bu aziz milleti aşağılamaktan başka bir ibare kullanmıyor. Yetmezmiş gibi namusuna, şerefine dil uzatıyor; milleti denize dökmekten başlayarak alçakça ibareler sarf ediyorlar. Bu aziz milletin şerefine erişemeyenler, bizi; kendi ataları olan Yunan tohumlarıyla bir tutuyor. Bu partinin genel başkanı da bu keferelere hadlerini bildiremiyor. Cumhuriyetten nasibini almamış insanlar Cumhuriyetin Kurucusunun arkasına sığınıp; onun ideolojisini de çarpıtıyorlar. Halbuki Mustafa Kemal ” Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.” diyerek en manalı tanımlardan birisiyle kurmamış mıydı Cumhuriyeti?
Diyecek çok söz varken, bunlara ayıracak vaktimizin olmaması malumunuz. Hep birlikte 80 milyonumuzun kazandığı bu seçimle Yeni Türkiye’nin inşasında, hızla çalışarak vaktimizi değerlendirmeliyiz. Birliğimize, dirliğimize, kardeşliğimize zeval getirmemeli; aziz milletimizle kol kola ülkemizin refahı için durmadan yürümeliyiz. Geçen bugünlerde hiçbir provokasyona kapılmadan Türk Milletinin Dünyaya göstermeliyiz. Milletimizin seçtiği yolda Milletçe, kardeşçe yürümeli; Yeni Türkiye’nin inşasında ter dökmeliyiz. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin demokrasisinde bu kararı veren Milletimizle birlikte, milletimizin bütünlüğünü bozmalarına fırsat tanımamalı; karar mercine saygı duymayı unutmamalıyız. Sonuçtan memnun olmayanlara gelince: ” YSK kapılarında ağlayacağınıza, hor görmeyi bırakıp; Milletle bir olun. Milletin seçtiği yola saygı duyun. Bugün de yarın da karar merci millettir…”