Mesut sanmak için kendimi
Ne paraya ihtiyaç duyarım ne de sevgiliye
Ne de takıp takıştırmaya vücudumun her yerini
Kalem gerek bana kâğıt gerek
Yazmak için içimdekileri
Deniz gerek ömrüme
Kimi zaman sakin kimi zaman hiddetli
Ufuklar lazım göz bebeklerime
Görmeliyim gök ile denizin birleşir gibi göründüğü yeri
Gökyüzü gerek ta başımın üzerinde, bilmeliyim.
Bana onlarca uzak mesafede dahi olsa
Uzanmalıyım, dokunmalıyım bulutlara.
Doğmalı güneş şenlikleri içinde
Sığmayacak derecede muhayyelime,
Hayran etmeli beni kendine, Tanrı.
Bir martı açmalı kanatlarını gökyüzüne
Uçmalı dilediğince.
Bir gemi geçmeli, sandal geçmeli, vapur geçmeli
Gelişine merhaba gidişine elveda demeliyim.
İşte bütün bunlardan sonra bilirim bahtiyar olmayı
İstiklalim başlar, hürriyetim olur tüm kayalıklar
İşte bu an, bu dakika mesut sayarım kendimi
Huzur bulurum, kaleme sarılır dökerim önümde
duran beyazlığa şiirlerimi.
Anılar geçer, tüm sevinçlerim, kederlerim…
Beş yaşım, on beş yaşım, ah yirmi yaşım!
Ufka dalar dalar yazarım.
Buluşurum en güzeliyle edebiyat eserlerinin
Ve şair olurum o an.
Bir garip Orhan Veli olurum.
Edip Cansever olurum,
Cemal Süreya olurum
Özdemir Asaf olurum, Cahit Sıtkı, Yahya Kemal Beyatlı…
Nazım Hikmet olurum.
Koşarım hürriyetime
Toprağıma, canıma, vatanıma…
Açıp kollarımı deryaya haykırırım içimdekileri
Bitmez sevdam, bitmez hislerim, bitmez içimde
çoşan hislerim edebiyata dair.
Ne varsa yaşadığım, yaşayacağım budur işte.
Deniz, güneş ve ben.
Bir de mısralarım
Bahtiyarım…